İnsan, zaman içerisinde geldiği yere bakıp kendini anlamaya çalıştığında, dış koşulların kişiliğinin üzerinde ne kadar etkili olduğunu görüyor. Evde-okulda-işte, memlekette-gurbette, şehirde-köyde, yazda-kışta, yoklukta-varlıkta, hastalıkta-sağlıkta… insanın dışarıya yansıttığı tutumlar, tavırlar farklılaşıyor. İnsan bulunduğu zamanlara, mekanlara hikayesinden bırakıyor. Fakat hikayesinin parçalarına ayrı ayrı bakıldığında bu parçaları birleştirmek zor oluyor. Kendini tanıyamıyor bazen insan, kendini o zamana,mekana ait hissetmiyor. Her haliyle insanın kendini kabul etmesi ne zor! Kararlarımızla, tercihlerimizle, kabullerimiz ile içimizde bir tutarlılık kurduysak,bir kişilik inşa ettiysek kendimizi hayattan toplayabilmek ancak mümkün. Dağıldığımız, savrulduğumuz, parçalandığımız yerlerden, içimize sinmeyen kararlardan, bize ait olmayan tercihlerden başlayarak toparlanmak zorunluluğu var karşımızda. Kalbin katılaşmış duvarlarını aşmamız gerekiyor. Tamamlanmak, yaşadığımız hayatı bir bütünde toplamak ancak yaşadığımız her güne, O'nun bizi gördüğü her yere, bizde işittiği her sese, içinde yaşadığımız her kalbe ulaşmakla mümkün.
Hepimiz, arzın sahifelerine ellerimizle, ayaklarımızla, kalbimizin niyetiyle yazdığımız hikayenin içinde yaşıyoruz.
O'na arz olunmak üzere bir ömür bekliyoruz. Yapıp ettiklerimizle hikayemizin yarım kalmasından, eksilmesinden, kötü bir kitap teslim etmekten korkuyoruz. Sonun, sonsuzun, evvelin, ahirin, tüm zamanların, mekanların sahibine bir hayat sunmak ne zor hem de ne büyük onur. Şu dünyada kitabımızdan başka derdimiz ne olabilir ki?
25.09.2023