Yalnızım yürüyorum sessizce yine Kimsem yok yanımda derdimi paylaşacak Resmin ısıtıyor ellerimi bu soğuk şehirde Bir bir geçiyorum bomboş sokakları Arıyorum seni hayallerimde imkansızım Bulamıyorum… Gülüşün,bakışın,duruşun geliyor gözümün önüne Kapıyorum gözlerimi belki hayal gerçek olur diye Korkudan ağlayamıyorum düşersin gözlerimden diye Bir damla yaş olarak senin değilim diye Üşüyorum, Rüzgar esiyor acımadan sert ve soğuk İçime işliyor bir nakış gibi sensizliği Sensizlik
GİDERSEN ISLIK ÇAL.... Ben gidersem... devlet yıkılır” diyorsun. Devletlerden bize ne, ayakta durması gereken insandır. Sen şimdilerde insanları bir bir deviriyorsun; dik duranlara tahammül edemiyorsun. Gazetecileri, sanatçıları, hukukçuları, akademisyenleri avlıyorsun. Ülkenin geleceğine dair son bir umut olabilecek tüm kaleleri vahşice bombalıyorsun. Sen gidersen, devlet falan yıkılmaz. Devlet denilen meret her seferinde küllerinden yeniden doğar. Hem de bir öncekiyle aynı açmazlarla, çıkmazlarla ve potansiyel faşistliklerle... O yüzden devletin yıkılmasını dert etmenin bir anlamı yok. Yeni faşist devletlere, yeni diktatörlere direnebilecek insan önemli. Bugün değilse bile bir gün, mecbur, gideceksin ve yerini bu coğrafyada sık sık olduğu gibi belki de beterine terk edeceksin... Kendinden sonrakilere sindirilmiş ve korkutulmuş, savunmasız bir ülke bırakmaya yeminli iktidarının yarattığı büyük tahribatın altından kalkmak zor olacak. O yüzden mesele senin gidip gitmemen değil; bu süreçte bizim elimizden gidenler, gidecekler... Hukukçular, akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler, sivil direnişçiler... Bu ülkede fikirleri yüzünden onlar ardı ardına hapse giderse... Herkes korkudan sinerse... Ve ülke bunu katlanarak, susarak izlerse... Devlet değil ama insan yıkılır, halk yıkılır, hayat toptan yıkılır. O yüzden sen ister git, ister gitme... Bizim derdimiz, sen gidersen değil sen kaldıkça yıkılanlar, yıkılacaklar. Bu arada bir mucize olur da gidersen, ıslık çal. MİNE SÖĞÜT..
Reklam
Türkiye’de PKK, Suriye’de IŞİD ve PYD başımızın belası!.. Türkiye’nin başına terör, sığınmacılar, komşularıyla berbat ettikleri ilişkiler, hayat pahalılığı, yüksek enflasyon gibi dertler çökmüş, vatandaş nefes alamaz haldeyken… Meğerse bizim asıl derdimiz neymiş?.. BAŞKANLIK!.. Evet, başkanlık zorlaması o hale geldi ki Türkiye’deki bütün dertler onun altında kaldı… Her gün başkanlık!.. Sabah-akşam başkanlık!.. Yeni anayasa yapmak için parti temsilcileriyle komisyon kuruluyor, gündem BAŞKANLIK!.. Yeni anayasa başkanlığa göre yapılacak!.. Yani dert, yeni anayasa filan değil BAŞKANLIK!.. Kusura bakmayın ama başkanlık denilince artık midem bulanmaya başladı… Dünyada böylesi görülmemiştir, başkanlığın da suyunu çıkardılar ya valla helal olsun!.. MEHMET TÜRKER
Eğitim sistemi kötü diyoruz ve öğrencilerinin neden sınavlarda gerekli başarı gösteremediklerini cevabını bulmuş gibi bu avuntunun arkasından saklanmaya çalışıyoruz.Oysa sistem sistemdir,iyi ve ya kötü ama o var,sistemi bozan da sistemi uygulayan kişilerdir Genelleme yapmayacağım fakat öğretmenlerin arasından öyle ''parlak'' olanlar var ki
904 öğeden 921 ile 904 arasındakiler gösteriliyor.