Sana olan aşkımı bir sır gibi saklayıp, bu aşka o derin merhametinle bağlandığın için sana minnetarım. Çok yalnızım ve seni çok özlüyorum…
Sayfa 40 - Tekin YayıneviKitabı okudu
Biz insanların içinde biri daha yüksek, diğeri daha düşük iki karşıt benlik olduğunu söyleyebiliriz. Düşük benlik daha güçlü olma eğilimindedir. Onun dürtüleri bizi duygusal tepkilere ve savunma davranışlarına doğru çeker, başkalarına tepeden bak­mamıza ve onlardan daha üstünmüş gibi hissetmemize sebep olur. Anlık keyiflere ve eğlencelere kapılmamıza, her zaman en kolay yolu seçmemize yol açar. Bizi grubun içinde kendimizi yi­ tirmeye, başkalarının fikirlerini benimsemeye teşvik eder. Kendimizi ortaya çıkarınca yüksek benliğin dürtülerini his­ sederiz; başkalarıyla daha derin bağlar kurmak, aklımızı işimize vermek, tepki göstermek yerine düşünmek, yaşamda kendi yolu­ muzu izlemek ve bizi özgün kılan taraflarımızı keşfetmek isteriz. Düşük benlik, doğamızın daha hayvansı ve tepkisel yönüdür; kolayca ona doğru kayarız. Yüksek benlik ise doğamızın gerçek insansı yönüdür; bizi daha düşünceli ve bilinçli yapar. Yüksek benliğin dürtüleri daha zayıf olduğundan, onunla bağ kurmak için çaba ve içgörü gerekir.
Sayfa 23 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Reklam
Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca ,hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme.Sonrası,dipsiz karanlık…Sonrası,hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları …Sonrası,keşif,karanlık ve rutubetli bir kuyu…Koskoca bir boşluk…Sonrası,’yalnızlık ‘kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık.
Sayfa 119 - Gendaş Kültür Yayınları - 1.Baskı
Cumhuriyet elitlerinin ulus devlet eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı modernleşme projesi, bu yüzden derin bir yabancılaşma tarihidir. Saf medeniyet ve muhayyel Türk tipolijisine bir türlü uymayan Anadolu insanı, Türküyle, Kürtüyle, Müslümanıyla, Hristiyanıyla, bu tek-tipleştirme projesine karşı genellikle mesafeli olmuş, bazı dönemlerde aktif ve pasif direniş göstermiştir. Böyle durumlarda devlet güç kullanmaktan kaçınmamış, İstiklal Mahkemeleri'nde gördüğümüz üzere "ibret-i âlem" olsun diye şapka yahut sakal yüzünden onlarca insanı idama mahkûm etmekten çekinmemiştir.
Sayfa 60 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
“Kendi duruşundan emin olan kişilerin etrafındakileri aşağılamak gibi huyları yoktur. Kendini beğenmişlik ve kibrin nedeni derin bir korkudur.”
Necip...
Dünyada huzur ve rahatın hep kuruntu olduğunu görüp kendini üzen şeylerin hep kendi hayalinin, kendi seçiminin icatları olduğunu düşünerek, kendine, ruhuna karşı bir şey yapamadığından, kendini iyi etmek için bir çare bulamadığından deliren bir azap ve öfke duyuyordu. Evvela birden havalanmak için gökyüzünü yeterli bulmayan bir güzel hayal, yüce bir emel, bir saflık isteği ile boğulur, o zaman bir hiç için canını verecek hâle gelirdi. Fakat sonra yine o hiçlerden biriyle havalanarak yükselme hevesi yaralanır, bütün tahlili, her şiiri bir yara yapan inceleme duyguları uyanır; hayatın, dünyanın, insanların, ruh ve kalbin ne olduğunu soğuk kanla, arzularının ne iğrenç, emellerinin ne gülünç, başarılarının ne miskin, bütün saadetlerin, neşelerin ne kadar süslü olursa olsunlar ne pis olduğunu düşünmekten doğan umutsuzluk ve bezginlik ile harap olur, sisli, küflü kalırdı. Ah ara sıra ruhunu heyecanla ürperten o saf meyil ve anlama daima olsaydı. Herkes gibi o da hayatı sade, ilk renkli masum gözlerle görseydi. Hayat onu kollarının arasına alıp tırnakları, dişleri ile parçalayarak bu hâle getirmemiş olsaydı... Hâlbuki diyordu evet, bilirdi ki ona durgunluk ve şiir ne kadar lazımsa ruhunda fırtınaya, karanlığa, sırlara da öyle derin bir özleyiş vardı. Bu sakin geçen zamanlardan sonra şimşek ve yıldırıma öfke ve bıkkınlığa muhtaç olacağını bildiği için hâlbuki diyordu.
Sayfa 73 - Bilge kültür sanatKitabı okudu
Reklam
942 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.