Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
_Amacımız kendi hayatlarımızın efendisi olmak. _Bizler, ruhani deneyim yaşayan insanlar değiliz. Bizler, insani deneyim yaşayan ruhani varlıklarız. _Konuşmadaki biIgeIik ve dinIemedeki kibarIık ile ruhun hazineIeri ve kişideki ahIaki oIgunIuk açığa çıkar. _Cahiller yola gelmez. Cahilleri yola getirmektense parçalamak daha kolaydır. _Her şey
Reklam
_İnsan, kendisini aşmakla kalmaz, kültürünü de aşar. Kültüründen ve toplumundan gittikçe ayrı düşmeye başlar. İnsanlık ailesinin bir bireyi olmaya başlayıp yerel grubundan ise uzaklaşır. Evrenselcilik’in temeli kesinlikle burada yatmaktadır. _Hasta insanlar, hasta bir kültürün ürünleridir. Sağlıklı insanlar ise ancak sağlıklı bir kültürde
Çünki bu kişiler sağlıklarında mistik ya da gizli (ezoterik) doktrini kalplerinde tutmamışlar, bunlardan küçümseyerek konuşmuşlar, gizli doktrinlerin tanrılarını özel bir öğreti (inisiyasyon) ile tanımamışlar ve ölüp Bardo'ya geçip onlarla karşılaşınca bu tezahürlerin ne olduğunu bilememişlerdir. (99) 99- Konusu edilen, Tibet'e özgü
İlkel, belki de insanda ve hayvanda ortak olan derinde­ ki bazı içgüdüler, nedeniyle, ölüm karşısında büyük korku duvar. Onu bir son olarak kabul etmek istemez, kesin bir bitişi, yok olmayı düşünmeye dayanamaz. Ruh ve ruhsal varolma düşüncesi. Tylor’un yaptığı ve anlattığı deneylerle belgelenince akla yakın geliyor. İnsan bu düşünceyi benim­serse, ruhun sürekliliğine ve ölümden sonraki yaşama iliş­kin avutucu inanca varır. Ama bu inanç, ölümün karşısın­ da her zaman başlayan, karmaşık, iki yanlı korku ve umut oyununda rahat kalmaz. Umudun avutucu sesinin, şiddetli ölümsüzlük isteğinin, kendisi için yokoluşu göz önüne getir­menin zorluğunun ve neredeyse imkansızlığının karşısında, güçlü ve korkutucu sezgiler durur. Bedenin görünüşü, deh­şet verici bozuluşu, kişiliğin gözle görülür biçimde yitmesi -içgüdüsel olduğu belli korku ve dehşet telkinlerinin bütün kültür düzeylerinde insanı yok olma düşüncesiyle, gizli korkular ve sezgilerle tehdit ettiği görülüyor. Ve burada, bu duygulanımsal güçler oyununda, yaşamın ve kesin ölümün bu en büyük zıtlığında din işe karışıyor, pozitif dünya görü­sünü, avutucu ihtimali, kültürel açıdan büyük değer taşı­yan, ölümsüzlük, bedenden bağımsız ruh ve ölümden sonra yaşamın sürdüğü inancını seçiyor. Çeşitli cenaze törenle­riyle, öleni anmakla ve onunla birleşmekle, ataların ruhla­rını yüceltmekle din, kurtarıcı inanca biçim ve kişilik veri­yor.
İstanbul'da Sığınmacılar
O yıllarda İstanbul'un muhacirler, asker kaçakları ve işsiz devlet görevlileriyle tıka basa dolu oluşu şehirde yaşayanları herhalde çok etkili­yordu. Kimileri Birinci Dünya Savaşı'nın ilk haftalarından beri oradaydı. Kimileri ise Yunan birlikleri ile kuvay-ı milliye arasında çatışmalar çıkar çıkmaz soluğu İstanbul'da almıştı.
Sayfa 94 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Sokak fenerlerini düşünürken gökyüzüne baktım. Koyu karanlıktı, ama öbek öbek bulutların arasından dipsiz kara lekecikleri açıkça seçebiliyordum. Birden bu lekelerin birinde küçücük bir yıldız fark ettim ve dikkatle incelemeye başladım. İzlerken birden bir düşünce geldi aklıma: Evet, bu gece kendimi öldürecektim. Daha iki ay önceden aklıma
Bizim çiftliğimizde olmaz: Gelişimin önündeki engeller Basmak yasaktır 1445’te Alman şehri Mainz’de Johannes Gutenberg iktisadi tarihi derinden etkileyecek bir yeniliği açıkladı; hareketli harflere dayalı bir matbaa makinesi. O zamana kadar kitaplar ya kâtipler tarafından elde kopya edilmek –ki bu son derece yavaş ve zahmetli bir işti– ya da
Emanet
Ahlaki mimarinin en önemli tutumlarından biri emanet bilincidir. Bu kavramın ahlak mimarisindeki yerini iki güçlü delille ortaya koyabiliriz. Birincisi kur'an-ı Kerim'i Tefekkür ederek okuyan herkesi derinden etkileyen şu ayettir:" Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular, nihayet onu insan yüklendi" (Ahzab 33/72) İnsanı diğer varlıklardan ayıran en temel özellik bu emanet ise insanın ahlaki özlü oluşunu bu emanet bilincinden ayrı düşünemeyiz.... Ikincisi hazreti peygamber Nübüvvet ile görevlendirmeden önce daha sonra kendisine en büyük sürümleri yapacak olan Müşrikler tarafından dahi tek bir ünvanla anılıyordu Muhammedü'l Emin. E-m-n kökünün temel kavramlarını kullanarak diyebiliriz ki dağların üstlenmekten çekildiği bir emaneti üstlenen insanoğlunu imana çağıracak kişinin öncelikli vasfının emin olması aynı zamanda ahlakın imanı önceleyen ve onu hazırlayan temel unsur olduğunu ortaya koyuyor.
Sayfa 278Kitabı okudu
Kedisi kucağında, uyurgezer halde zindanın kapısına gitti. Kedi sıcaktı ve mırıltısını gittikçe çoğaltıyordu. Zindanın kapısı soğuktu. Zindancı Memo kocaman kılıcına dayanmış, geyik derisinden, dizine kadar gelen abasına sarınmıştı. Uzun, güzel yüzü, kara gözleri, kıvırcık abanoz sakalı kedere batmıştı. "Ben de yarın şafakta onun boynu
Sayfa 68 - YAPI KREDİ YAYINLARIKitabı okudu
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.