Bu gece şunu fark ettim. Benim gözüm hiçbir zaman çok parada, pahalı kıyafetlerde ya da büyük evlerde değilmiş aslında. Kendimden beklediğim çok iyi parası olan bir meslek de olmadı hiç. Ama neden öyleymiş gibi yaşadım şu birkaç yılı? Biliyorum, para olmadan hiçbir şey olmuyor. Olmuyor muydu sahiden. Ben maddiyat maddiyat diye sızlanırken ruhumu kaybetmişim. Elimde ne maddiyat ne maneviyata dair hiçbir şey yok şimdi. Olsun.
Daha çocukken her şeye geç kaldığımı söyleyip durdum da kendimi inandırdım. Yoksa kandırdım mı?
İnsan kendini sevmeyince başkalarını da tam anlamıyla sevemiyormuş. Dünyada aldığı her nefes ona bakıyormuş. Bir gün tek bir nefes için ciğerlerinin kıvranacağı aklına gelse bile.
Bazen durup sadece nefes almak istiyorum. Gündüzleri mümkün değil çünkü.
Olmadığım birine dönüşüm, neyse. Kabullenmeli miyim bu kişiyi? Ama uyuşmuyor kafamız. İçimde iki kişi var. Bir o, bir ondan nefret eden kişi. Ve belki üç. Her şeyi, olan biteni uzaktan sessizce izleyen kişi.
Bu çatışmalar yordu beni. Aman canım, dert mi bu. Canın sıkılmış senin boş yapıyorsun burada. Hadi git ders falan çalış. O ne öyle bu devirde ruh mu maneviyat mı kalmış. Rakiplerin seni eledi. (!)
:)