Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda
Çok kıskandım ben de yapıyorum(İrem’ s version)
☆Müzik zevkim çok geniş yelpazeli fakat en çok dinlediğim kişi Taylor Swift. En çok dinlediğim tarzlar; kpop, r&b, jazz veya rock. ☆Kişilik tipim ENFJ, burcum ise akrep ☆Favori Taylor albümlerim Folklore, Evermore ve 1989 ☆Kitap okumanın yanı sıra yazmayı da çok severim, birden fazla ilgi alanım ve hobim var ☆Dizi bağımlısıyım, uzun
ZEYNEP

ZEYNEP

@zzynp_okuyanbiri
·
13 Nisan 22:58
(zeynep’s version)
Gece gece durduk yere böyle bir istek geldi (eklemeler yaptım kısa oldu çünkü) ❀ben zeynep (𝑻𝒂𝒚𝒍𝒐𝒓’𝒔 𝑽𝒆𝒓𝒔𝒊𝒐𝒏) ❀ taylora bağımlıyım ha bu arada favori albümüm reputation ben daha çok bağıra bağıra şarkı söyleyen tıplerdenim ❀ Spotify ilacım ❀ tdknin içinden geçmem bilmediğim anlamına gelmiyor ❀ Harry potter serisini ne kadar sevsemde hala
Reklam
158 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Sur Kenti Hikayeleri
SUR KENTİ HİKAYELERİ "Benim niyetim, Sur kentinde yaşanmış birbirinden bağımsız hikayeler yazmaktı.. Yazmaya başladım da. Ancak sıra Hikayeci Tahir'in hikasine geldiğimde iki kahraman çıkageldi. Tancalı Seyyah ve Dilber Makbule" diyerek anlatmaya başlıyor yazar... Bu iki kahraman belli şartlar ileri sürerek yazarın hikayelerde
Sur Kenti Hikayeleri
Sur Kenti HikayeleriAli Ayçil · Dergah Yayınları · 20181,139 okunma
Eee.. Zıkkımın kökü... :)
Z Kuşağı'nın, üç noktayla bittiği izlenimini veren yaratıcı cümle kalıbı: "Annem yemek yaparken ben"... "Babam çay içerken kardeşim"... "Öğretmen ders anlatırken tüm sınıf"...😆
120 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
(arkakapakyazısı) “Edebiyatçı dostu Şahabettin Süleyman’a göre Selahattin Enis, yeni neslin en gözlemci ve çözümleyici hikaye yazarıdır. O, hayatın çirkin fakat gerçek sahnelerini, insanlığın yaşadığı acıların ve gülünç hallerin dikkat çeken noktalarını büyük bir yetkinlikle sayfalara aktarır. İyi gözlem yapar, inceler, düşünür, hisseder ve sonra
Bataklık Çiçeği
Bataklık ÇiçeğiSalahaddin Enis · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022379 okunma
Reklam
159 syf.
·
Puan vermedi
Kaç kitabı okurken ağladınız?
1928 yılında yayımlanan eserde; çalışkan, başarılı, ancak zaaf gösterenlere acımasız olan Zehra öğretmen ile babası Mürşit Efendi'nin dramatik yaşamöykülerini anlatıyor. (Ben şahsen ağladım) Reşat Nuri, cumhuriyet öncesinde yeni mezun, idealist genç bir talebenin iş ve sosyal yaşamdaki çatışmalarını ve uyumsuz bağıntılarını anlatırken, dönemin memuriyet yaşamının rezaletini, köhnemiş altyapısını da umuma sergiletmeden geçmiyor. Şehirden kasabalara sürünürken, ardından birer birer prensiplerini de yok sayan genç Mürşid, hatalı bir evlilik sonucu hayatını zindana çevirir. Kaynana (en kötüsü), eş, iş, aş, ayâl dönemecinde hapsolmuş bir Mürşit. Acı ve sefalet dolusu olan yaşamdan peyderpey, tesadüfi, eski ahbabı olan Cevdet bey aracılığı ile kızı Zehrayı kurtarabiliyor. Acımak; aile içi ilişkileri ve sorumluluklarını, adeta ders verir nitelikte gözler önüne seriyor. "Genç muallimenin artık hiçbir eksiği kalmamıştı. Acımayı öğrenmişti." (Son sayfa) Tavsiye edilir, ders alınır nitelikte bir eser. Muhabbetle...
Acımak
AcımakReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 202139,1bin okunma
272 syf.
10/10 puan verdi
. . Memento mori! Ölümlü olduğunu hatırla! . . Sosyal medyada sürekli yazarın sözleri paylaşılıyor bende çok beğeniyordum ama kitaplarını hiç okumamıştım. El Ele kitabını merak etmeme rağmen alamamıştım ama bu kitabını okuduktan sonra ilk fırsatta onu da okuyacağım inşallah. . . Kitap sadece kişisel gelişim değil içerisinde birden fazla öykününde bulunduğu daha çok inanç üzerine yazılmış yol gösterici,teşvik edici ve Allah’a inancı konu alıyor. . Yazar yatalak babasına bakan işinde gücünde biriyken senelik sağlık taramasında kanser olduğunu öğrenir. Bunu kardeşlerinden başka kimseye söylemez kendisi mücadele etmek ister. Hastalığın aşamalarını,başına gelen durumları anlatırken Allah’a sığınması,tevekkül,inanç duygusuna gıpta ettim açıkçası. Ailemi kanserden kaybettiğimi biliyorsunuz o yüzden onun başlarda ki şokunu,ne yapacağını bilememesi,güçsüzlüğünü okurken çok etkilendim ama sonrasında o kadar umut dolu bir bakış açısına büründü ki moral ve inanç gerçekten çok önemli dedirtti. Onun dışında arkadaşları ile yaptığı sohbette ders niteliğinde ,altını çizdiğim o kadar çok cümle oldu ki… . Ölümlü olduğunu hatırla diyor ve ona göre yaşa keşke deme…Ben çok beğenerek okudum sizler de bu tarz hayat dersi veren kitapları okumayı seviyorsanız tavsiyemdir,ben şimdi El Ele kitabına bakmaya gidiyorum nedense onu çok merak ediyorum.
Sen Varsan Ben Varım
Sen Varsan Ben VarımEddi Anter · Destek Yayınları · 202363 okunma
252 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
"Sayın yolcular, hayat çok garip ve ben ona hayret ediyorum."
Abdullah Kibritçi İHH aracılığıyla yardıma muhtaç ülkelere yardım ulaştırıyor. Bu yardımları yaparken de bir yandan notlar alıyor; fotoğraflar, videolar çekip ekibiyle birlikte belgesel oluşturuyor. Belgeselleri TRT Belgesel'de yayınlanıyor. Kitapta adı geçen belgeselleri not aldım, zamanla izleyeceğim inşallah. Bunun yanında gittiği yerlerde manevi baba, abi görevini üstleniyor ve bu görevi büyük bir titizlikle yerine getiriyor. Öyle ki kitabı okurken Abdullah Kibritçi benim de abim oldu sanki. Olayları anlatırken esprili üslubu kitabı samimi kılıyor ve güzelleştiriyor. Çoğu satırı okurken tebessüm ettim, bazı satırlarda gözlerim doldu. Bu kitapla birlikte insanların ne kadar zor hayatlar yaşadığını ve benim de ne kadar az şükrettiğimi bir kere daha anlamış oldum. İçecek suyu olmayanlar, sadece havalimanına yakın caddelerde sokak lambası yanması ve sokak lambası altında gruplar halinde ders çalışan gençler, şu an Gazze'de olduğu gibi savaş ve soykırım altında kalan insanlar.. Ki bunlar okuduklarım arasında en masum kalanları. Böyle imkân kısıtlığı içinde farklı ülkelerde yaşayan farklı hikâyeleri olan onlarca ailenin hayatına şahit oldum ve şükrümü arttırmaya karar aldım. Niyetim bu kitapla birlikte şükür namazına başlamak. İnşallah başlayıp devamlı olarak kılabilirim. Rabbim cümlemizi hakkıyla şükredenlerden eylesin. Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumalar dilerim. Şükürle kalın.
Katmandu’ya Yol Arkadaşı Aranıyor
Katmandu’ya Yol Arkadaşı AranıyorAbdullah Kibritçi · Ketebe Yayınları · 2021348 okunma
"Yaşayanlar mezarlığı" Hatıra oluşturamıyoruz. Hayat o kadar hızlanmış durumda ki, olaylar o kadar peşi sıra depar atar gibi geliyor ki, hiçbir yaşantı kökleşip bizde hatıraya dönüşemiyor. Bir Üstadın dizinin dibinde otururken oraya ruhumuzu veremiyoruz. İlahiyat fakültesinde hoca olan bir arkadaşımız anlatıyordu. "Ben öğrencilerde şevk göremiyorum. Ders anlatıyorum ama herkesin gözünde donuk bakışlar var, cep telefonuyla meşgul oluyorlar ders sırasında, dinlemiyorlar," diyor. Bir yazar, "Yaşayanlar mezarlığı" diyor günümüz toplumunu anlatırken. İnsan, hatırası varsa canlıdır. Hatıraya girebiliyorsa, hatıraların kutsi saatinde yaşayabiliyorsa, orada soluk alıp verebiliyorsa, ölmüşlerini şimdi yanındaymış gibi yâd edebiliyorsa canlıdır. Biz hatıra oluşturamıyoruz, deneyim oluşturamıyoruz, bir şeyi tam manasıyla, ruhumuzu onun içine gömerek tecrübe edemiyoruz. Bu da bizi köksüz ve öksüz, ve hayata karşı ümitsiz bırakıyor.
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Şimdi biraz konuşacağım bu kitap hakkında. Yazarın daha önceki serisini okuyup bu kitaba geçmek level atmanın ötesinde bir şey oldu benim için. Zira yazarın anlatım şekli ve olaylara bakış açısı tamamen değişmiş. Önce bu kitabı okuyan diğer seri için bunu Elif Öner yazmış demez. Bu kitabı Türk klasikleri üstadlarindan ders almış günümüz yazarı yazmış der. Hayır, kesinlikle abartmıyorum. Malum ben çoğu okur gibi bakmıyorum okuduklarıma. Çünkü yazar dediğin, yenilikçi ve değişken olmalıdır. En önemlisi basma kalıp gibi türevlerini kopyalamaktan ziyade kendine has tarzı ve bir imzası olmalıdır. Eğer sadece bir kitap bastım havası içindeyse dönemlik hikaye yazabilir. Ama Türk Edebiyatina gerçekten gönül verdiyse, riskleri göze alacak, hem çağa ayak uyduracak hem de edebi yönünü gosterecektir. İşte bu kitapta onu yapmış. İnsanlar benim gördüklerimi görmek zorunda değil, biliyorum. Lakin sağda solda verilen oyları görünce çok üzüldüm. Lütfen bu hikaye bir genç kurgu romantizmi ya da alelade bir romantik hikaye değildir. Hikaye erkek karakterin ağzından bir hikaye anlaticisi ve ilahi bakış birleşimiyle anlatılmış. Keza alışık olmadığım için bocaladım başta. Sonra alıştım ve sevdim. Kadın bakışıyla anlatırken daha farklıdır. Yazarın cinsiyeti göze alındığında, anlatıcının erkek olması zorlayıcı olabilir. Hatta başarısız. Ama bunu gerçekten iyi başarmış, o duygu geçişleri ve ifadeler, beni ikna etti. #pom ! Şiirsel bir anlatıma sahip çok hoş bir #romantikkitap efenim klasik severlerin özellikle çok begenecegini düşünüyorum dehşet ve ibretle
Pom!
Pom!Elif Öner · Artemis Yayınları · 202332 okunma
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin?
1936, Sivas doğumlu olan Yavuz Bülent Hoca, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okurken onunla aynı sınıfta ders alan, aynı sırada oturduğu hanımefendiye âşık olur. Bu öylesine büyük bir aşktır ki sevdiğine onu sevdiğini söyleyemez. Çünkü onu çok iyi, çok zengin, çok üst düzey insanlara layık olduğunu düşünür ve eğer bu kızla Yavuz Bülent
132 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Burası yemyeşil dalları rüzgârda dans eden, bütün baharların kokusunu tek bir anının içinde biriktiren, yaşamın tılsımını bulduğum yer. Burası bir söğüt ağacı altı.... . . Tarih boyunca yaşanan bütün savaşlara en çok şehirler ah eder. Havasıyla, suyuyla, toprağıyla, bütün varlığıyla lanet eder! . . Merhabalar sevgili kitap dostlarım. . . Tarihimiz ne büyük savaşlarla, ne büyük trajedilerle dolu... Okudukça, öğrendikçe ve hâlâ geçmişten ders almadığımızı gördükçe daha çok üzülüyorum arkadaşlar.. Ve elbette, onca vahşetin içinde filizlenen sıcacık sevdalar... Tarih içinde bir yolculuğa hazırsanız başlıyoruz arkadaşlar . . Daha önce , Sinop Baskınını duymuş muydunuz arkadaşlar? Ben duymamıştım açıkçası... Gülayşe Babaannenin , Gülce' ye verdiği bir sandığın kapağı aralanınca öğrendim.. Gülce, eline sandıktan çıkan taşı aldı.. Sıkı sıkı sarmaladı... Yıpranmış defterin kapağını araladı... O okudu, ben okudum... Nerelere mi gittik... 30 Kasım 1853 tarihine. Rus Donanmasının gemisindeki bir askerin yanına... O, baskını anlatırken, öldürülen askerlerin çığlıkları çınladı kulağımda.. Yanmak mı zordur , yoksa boğulmak mı? Her ikisini yaşayan askerime mi yansam, bu kadar kötü olan insanoğluna mı bilemedim Dimitri de dayanamadı.. Ve cezası , o kara sulara atılmak oldu... Hem de kendi komutanı tarafından... . . Türklerin, kendisini öldüreceğini düşünürken ve hak ettiğine kendini inandırmışken, bir dede açtı kapısını, bir sevdalı doldurdu yüreğini... Peki, sonra ne mi oldu? Sonrası yüreğinize dokunacak bu güzel eserde der, hepinize şimdiden keyifli okumalar dilerim. Kitapla Kalın
Söğüdün Kalbinde
Söğüdün KalbindeEda Kandemir · Dorlion Yayınevi · 202215 okunma
378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.