Kürt meselesi aklımı üniversiteye gelip de Doğu'dan gelen dostlarla münasebet kurup uzun sohbetler yaptıktan sonra beni meşgul etmeye başladı. Bu raddeden sonra ise bugüne kadar entelektüel saydığım şahısların kıymetini sorgulamaya başladım. Bilhassa kendi cenahımın önde gelen mütefekkirlerinin bu konuya neden bigane kaldıklarını merak ettim.
Keklik serer palazını tenha kayalıklara
uçurur korkusunu
kara diken savurur tohumunu
kurtulur korkusundan
orda bir dağ
orda bir taş
bir pınar
dağ ardında
Dersimli Seyit Rıza Ermeni isgalinden önce, 1915'de Rus işgaline karşı Ittihat-Terakki'nin yanında savaşmıştır. Bu nedenle kendisine maaş bile bağlanmıştır. Seyit Rıza'nın milislerinin "Munzur Dağları tarafında Fırat Nehri'ni geçerek gelen çeteler, eşkıya ya da
milis kuvvetleri Ermeni Ceteleri bertaraf ederek Erzincan'ı işgalden kurtardığı" söylenir. Bu durumu Seyit Rıza 1937-38'de Dersim Olayları sırasında yaptığı görüşmeler sonucu gelip Erzincan
Valisine teslim olurken de, kendisini teslim alıp Elazığ'a gönderen valiye sitayişini belirterek şöyle dediği söylenir : "Ben Erzincan'ı iki kere kurtardım ama Erzincan beni bir kere bile kurtarmadı."
Seyit Rıza, Erzincan'ın bir kez Rus bir kez de Ermeni işgalinden kurtarılmasına doğrudan müdahale etmiştir. Ekim Devrimi'yle Ruslar çekildikten sonra Erzincan 1918'de Ermeni kuvvetlerinin denetimi altındadır. Seyit Rıza, bazı aşiretlerin kuvvetleriyle 13 Şubat 1918'de Erzincan merkezine girer, "Ermeni
işgali" kırılır, sonra da Erzurum'a yönelir. Erzurum'da da Ermeni işgali kırılır ve şehir Kâzım Karabekir'in birliklerine bırakılır...
"Üç şair,
Üçü de yaşamda değil.
Birini görmedim (Nazım Hikmet).
Biriyle fakülte yıllarında arkadaş oldum.
Biri, gece Ulus'a gelmiş, "Ben Ahmed Arif, kurban!" demişti."
Ben şiir kitapları okumadan önce şairlerin hayatlarını, hangi akımdan veya şiirlerini yazarken neyden etkilendiklerini araştırdıktan sonra şiirlerini okumaya
Erzincan'dan ayrılalı bir saat kadar olmuştu ve Erzincan boğazına girmek üzereydik. Bu sırada uzaktan bir takım işaretler verildiğini dürbünle görüyorduk.
İşaret verenlere biraz daha yaklaştığımız zaman bunların jandarma zabit ve neferleri olduğunu gördük. Kendilerine iyice yaklaştığımız zaman :
- Durunuz ..
Dediler. Durduk. Koşa koşa
Dörtlerin Gecesi
(Ateşin ve Güneşin Çocukları)
(...)
Özlenen ateş yakılmıştı sonunda
Elden ele bütün dünyaya taşınmıştı
Kıvılcım dansıydı gözlerdeki sevinç
Dersim'e dogru uzun bir yolculuga hazırsanız buyrun.
Halvori'ye, Laç deresine, Ali boğazına, belkide bugune kadar adını bile duymadığınız bu yerler kitabı kapattıktan sonra oralara gitmiş, gormus gibi cok tanıdık yerler olacak, ve munzur bir zamanlar kan kırmızı akan munzur, aşılmaz dağları, mağaralarıyla kartal yuvası Dersim. Baş eğmezligin,