Fransız yazar Emile Zola’nın ‘’Nasıl Ölünür’’ adlı eseri biz okuyuculara mecburen şu soruyu sormaya mecbur bırakıyor: Ölüm dediğimiz ve herkesin önünde sonunda eline alacağı bu tek yönlü gidiş bileti, gerçekten de herkesi sanıldığı gibi eşit kılıyor mu? Ölüm zengine ayrı fakire ayrı mı davranıyor? İşte Emile Zola’nın bu eserinde beş ayrı sınıfın
Nermin Yıldırım’ın ifadesiyle bu roman, “Masumiyetin katledildiği bir coğrafyada süren sancılı bir ‘adalet’ arayışının hikâyesidir.” Bu minvalden hareketle
Edebiyatımızın sevimli aylağı Sait Faik Abasıyanık. Türk Çehov'u, İstanbul hikayecisi, sorumlu avare, sokaktaki adamı en iyi anlatan. Hayatımızın bir köşesinde kesinlikle tanımışızdır o meşhur şapkasının altından gülümseyen bu mutlu adamı. Hiç hikayesini okumasak bile, en azından şarkılardan öğrenmişizdir; “Kiraz mevsiminin sevişme vakti
"İnanın, gerçek aşk ölümsüzdür, sonsuzdur, hep kendi kendine benzer; eşittir, arıdır, şiddetleri, kanıtları yoktur; saçları ağarır, gönlü hep gençtir."
"Acı sonsuzdur, sevincinse sınırları vardır."
"Başkalarının mutluluğu artık mutlu olamayacakların sevinci olur."
Yazar bu kitap üzerinde diğer eserlerine kıyasla
Hayatımı kendi ruh haline göre bana ithaf ettiği cümleler içerisinde geçiriyor olmak pek eğlenceli. Kimin mi tabii ki de annemin. Babama sinirlendiği zaman evime gelip '' ne yapacaksın kocayı ohh en rahat sensin '' demesinin ardından babam ile ikinci bahar moduna geçince de '' ahh kızım çocuklar da gidecek, bizler bugün var yarın yokuz nasıl
---------İBRAHİM AMCA--------
Bir Yahudi çocuğun Türk bakkaldan hırsızlığı ile başlar hikaye…
İbrahim Amca bir Türk. Fransa’da yaşıyor ve mütevazı bir bakkal dükkânı var, daha doğrusu küçük bir marketi...
Ondan alışveriş yapan bir sürü site sakini var dükkânının çevresinde. Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan pek çok insanlar… Bu