-Ama bir şey söyleyeceğim, beyler, -son bir kez memurlara dönüp ekledi, - son bir şey - burada biz bizeyiz nasıl olsa. Benim prensibim şudur beyler: Başarısız olursam - yılmam, başarılı olursam - bu başarımı devam ettirmek için için uğraşırım ve her ne olursa olsun hiç kimsenin altını oymam. Entrika çevirmem - ve bununla gurur duyarım. Diplomasiden anlamam. Kuş, avcısına kendi ayağıyla gider derler. Doğru ve bunu kabul ederim: Ama bu meselede avcı kim, kuş kim? Sorulması gereken soru budur beyler!
Bir ömür boyu mutlu olamaz insanlar. Mutluluk bir kuştur, insanların omzuna bir konar, bir kalkar. Bazı insanlar çok sever bu kuşu ve onu sık sık davet eder omuzlarına. Bazıları ise bir konup bir kalkan bu kuşa kızar, ‘Madem sürekli değilsin git; ben omzumda sürekli duran bir kuş istiyorum. Kara olsun, kuru olsun ama hiç kalkmasın benim omzumdan’ derler.
Reklam
Mutluluk da akut bir durumdur. Bir ömür boyu mutlu olamaz insanlar. Mutluluk bir kuştur, insanların omzuna bir konar, bir kalkar. Bazı insanlar çok sever bu kuşu ve onu sık sık davet eder omuzlarına. Bazıları ise bir konup bir kalkan bu kuşa kızar, 'Madem sürekli değilsin git; ben omzumda sürekli duran bir kuş istiyorum. Kara olsun, kuru olsun ama hiç kalkmasın benim omzumdan' derler. Onların omzuna konan kara kuru kuşlar, ölene kadar orada durur.
Katılıyor Musunuz?
"Ya değerli gençlerimiz ne yapıyor? Nevskiy Bulvarı'nda araba ile gezerken, dans ederken uykuda değiller mi? Günleri boş bir coşkunluk içinde geçiyor. Ama gene de bu gençler kendileri gibi giyinmeyen, mevki sahibi olmayan kimselere yukarıdan bakarlar. Zavallılar kendilerini halktan üstün sanıyorlar: "Bizim çalıştığımız yerlerde ancak biz çalışırız; biz tiyatronun ön sırasına otururuz, Prens N... 'nin balolarına yalnız biz gideriz..." derler. Böyle derler ama bir araya geldiler mi sarhoş olurlar, vahşiler gibi kavga ederler. Bunlar mı gerçek, uyanık insanlar? Yanlız gençler mi böyle? Bir de yaşlılara bakalım. Buluşurlar, birbirlerini yemeğe davet ederler, ama aralarında ne konukseverlik vardır, ne nezaket vardır, ne de karşılıklı sevgi. Toplantılarına daireye gider gibi soğuk soğuk, neşesiz giderler. Bütün maksatları aşçılarının ustalığını, salonlarını göstermek, alay etmek, birbirlerinin ayağını kaydırmaktır. Geçen gün yemekte orada bulunmayanların aleyhinde söylenenleri dinlerken utancımdan yerin dibine geçtim: Falanca budalaymış, filanca aşağılıkmış, bilmem kim hırsızmış, bilmem kim gülünçmüş. Bu düpedüz insanları arkasından vurmak. Bütün bunlar söylenirken birbirlerine sanki bakışlarıyla, "Hele sen de bir dışarı çık, senin hakkında da neler söyleyeceğiz, görürsün!.." diyorlar. Mademki böyle, niçin buluşuyorlar? Bir temiz gülüş yok, candan bir sevgi yok. İsim için, şöhret için birbirlerine gidiyorlar. Böbürlene böbürlene, "Falanca bana geldi, filancayı gördüm..." diyorlar. Ne biçim hayat bu? İstemem, eksik olsun. Benim oradan alacağım bir şey yok."
Sayfa 214Kitabı okudu
"Bir zamanlar benim sevgilimdin/ yanımdayken bile hasretimdin/ şimdi başka bir aşk buldun/ mutluluk senin olsun /dertler benim, çile benim/ hayat senin,senin olsun." Orhan Gencebay
Sayfa 247Kitabı okudu
Mutluluk da akut bir durumdur. Bir ömür boyu mutlu olamaz insanlar. Mutluluk bir kuştur, insanların omzuna bir konar, bir kalkar. Bazı insanlar çok sever bu kuşu ve onu sık sık davet eder omuzlarına. Bazıları ise bir konup bir kalkan bu kuşa kızar, " Madem sürekli değilsin git; ben omzunda sürekli duran bir kuş istiyorum. Kara olsun, kuru olsun ama hiç kalkmasın benim omzundan" derler. Onların omzuna konan kara kuşlar, ölene kadar orada durur. Buraya gelenlerin çoğunun omzunda o kara kuşlar vardır.
Reklam
851 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.