"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Çocuk buyukannesine sorar:
_Büyükanne sen her şeyi çok biliyorsun gelip herkes sana soru soruyor, dert anlatıyor ,sonra da yanından yüzleri gülümseyip ayrılıyorlar nasıl bir cevap veriyorsun bilmiyorum ama galiba cevaplarından memnun ayrılıyorlar…O yüzden ben de uzun zamandır herkese sorup da anlayamadığım bir soru sormak istiyorum
TEKRAR....
Teyzemin hatırasına hürmeten (Sabah saatlerinde vefat haberi geldi teyzemin. Bir süredir yurtdışında idi. Haftaya kadar da cenazesi gelecek.)
Mekanın cennet olsun inşallah teyzem..
Teyzem çok güzel bir kadındı halen de çok güzel. Allah çirkin şansı versin tabirinin ne olduğunu teyzemin başına gelenlere şahit oldukça çok daha iyi
"Bir zamanlar benim sevgilimdin / Yanımdayken bile hasretimdin / Şimdi başka bir aşk buldun / Mutluluk senin olsun / Dertler benim, çile benim / Hayat senin, senin olsun."
---
¶¶Mezar taşlarındaki ölüm tarihleri, ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir.¶¶
¶¶Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çünkü hiçbir şey görüntüden ibaret değildir.¶¶
Kitabımız Coca-Cola ve Pepsi gemisinin çarpmasıyla başlıyor... Evet yanlış okumadınız :)) Deniz yanıyor ve her yer kan revan içinde...
Murat Menteş'in kelime, kurgu ve
Sanırım 8 – 9 yaşlarımdayım, karşı komşumuz vardı şen şakrak 3 çocuklu Emel teyze. Sık sık gelir giderdi bize, Kocası Emin amcayı ise arada sırada görürdüm. Gerçi sadece ben değil karısı dahil herkes arada sırada görüyor. Adam sağda solda, rastlayana aşk olsun …
Bir sabah erkenden çocukları ile birlikte geldi Emel teyze. Hırpalanmış yüzü gözü
Sanırım 8 – 9 yaşlarımdayım, karşı komşumuz vardı şen şakrak 3 çocuklu Emel teyze. Sık sık gelir giderdi bize, Kocası Emin amcayı ise arada sırada görürdüm. Gerçi sadece ben değil karısı dahil herkes arada sırada görüyor. Adam sağda solda, rastlayana aşk olsun …
Bir sabah erkenden çocukları ile birlikte geldi Emel teyze. Hırpalanmış yüzü gözü şiş
Artık okuduğum muhteşem kitapların etkisinden kolay kolay kurtulamıyorum kurtulmak da istemiyorum. Araştırıyorum ne de güzel şeyler buluyorum. Bir Mehmed Uzun filmi yapmışlar hem de Kürtçe. Muhakkak izlenmeli , yayalım yayalım izleyelim :)
youtu.be/7LQmm5QHnTw
Hiç görmesem de sıcaklığını hissettirerek Hakkari'lerden hem sevgiler hem de
Bir kitap düşünün ki okuduğunuz cümlenin derinliği sizi yutuyor, kayboluyorsunuz o cümlede, sanki daha önce kimse sizi anlamamış da o iki kelime ile şimdi kendinizi bulmuşsunuz. Durup ya altını çizmek ya da bir yerlere yazmak istiyorsunuz. Yazdıkça daha çok siz oldu kelimeler. Okudukça anladınız aslında acılar, dertler ortak. O cümlede takılı
Bre zavallı, az mı derdin var ki kendine yeni dertler uyduruyorsun!
Aşk denilen şey; arzulanan bir varlıkta bulacağımız acı tat gibi geliyor bana. Sokrates'e göre aşk, güzelliğin aracılığıyla çoğalma arzusudur. Peki nedir bu hazzın insana verdiği o garip gıdıklanma, delice, budalaca, saçma sapan haller?
Aşk mı? Hmm, sahte duygular...
Özellikle
"Bir zamanlar benim sevgilimdin/Yanımdayken bile hasretimdin/Şimdi başka bir aşk buldun/Mutluluk senin olsun/Dertler benim,çile benim/Hayat senin, senin olsun.”
Orhan Gencebay
Bir zamanlar benim sevgilimdin/ Yanımdayken bile hasretimdin/ Şimdi başka bir aşk buldun/ Mutluluk senin olsun/Dertler benim, Hayat senin, senin olsun.
KADIN, BENDEN SANA NE!
Avusturya Edebiyatı ve Leo Perutz hakkında daha önceden kulağıma tek bir şey dahi çalınmamıştı. Gerçek bir hikayeye dayanan olayı çok güzel bir kurguyla taçlandırmış yazar. İnanın soluksuz okudum.
Bu kitap ilim adamı, bilim adamı, sanatkar, ressam ve saymakla bitmeyecek bir sürü sıfatıyla Leonardo Da Vinci
Kitabı okumak, klasik bir otomobille uzun bir yolculuk yapmak gibi geldi bana, çok keyif verdi ama bitirdiğimde okkalı bir kitabı okumanın yorgunluğunu da hafiften hissediyordum.
Maalesef Sâmiha Ayverdi edebiyat camiamızda hak ettiği değerin çok uzağında duruyor bence. Kitap 19. Yüzyıl son çeyreği Osmanlısını, konak hayatı çevresinde o kadar
Serdar Tuncer'in kalemine uygun bir kitap olmuş, hem günümüz türkçesini kullanmış ve beyitlerden örnek vererek tasavvufi yönü ortaya çıkmıştır. kitaptan anladıklarım sanki elveda diye algıladım bazı şeylerden kendi dünyası ile ilgili, yalnız bizlere de tavsıyeler de bulduğu okudum. İnsanların boş hayeller yerine Kurbanım şiiri geldi aklıma..
Sen