OKUMUŞ BİR İŞÇİ SORUYOR
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış, boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil'i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima'nın?
Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
Yüce
Gözlerini dört aç, kulak ver bana, masal değil bu sana anlattığım! İyi duy! Ben destan derim, zafer derim; sen tarih de! Hatta tarihi yazan kalemin ta kendisi say!...
Çağımızın en büyük kahramanlarından birini, altaylar'ın şanlı kartalı Osman Batur'u niçin hatırlamıyorsunuz? Fotoğraflarını göstersem tanıyabilir misiniz? Altayların sarp yamaçlarında kanla yazılan muhteşem destan, size hiçbir şey anlatmıyor mu? Bombaya karşı sopa ile topa karşı bıçakla, tüfeğe karşı yumrukla dövüşüldüğünü, uçaklara kement atıldığını, masallarda olsun, hiç duymuş mu idiniz? Giap'ın mücadelesi, millî bağımsızlık içindi de, ya osman batur'unki ne içindi? Moskof ve Çin sürüleri arasına sıkışan, zenginlikleri yağma edilen, hayâl gücünün ulaşamayacağı işkenceler altında inletilen soydaşlarımız için ne yaptınız? Özbeklerin, Kazakların, Uygurların kutsallık acılarını nasıl paylaştınız?
KUTÜLAMARE ZAFERİ - 29 Nisan 1916-
Türk'ün bu büyük zaferi bambaşka,
Kutülamare ’de geldik biz aşka.
Güvendik Süleyman Askeri Beye,
Varıyor Beyim Kutülamare’ye.
içeri bir amca girer, tansiyon ilaçlarını, değerini vs sorar. Sonra gözleri bir şeyleri arayarak duvarlara bakarken saate mi bakmıştın diye sorar kız. Hayır Atatürk'ün fotoğrafını arıyorum der amca. Tamam işin rengi belli oldu diye içinden geçiren kız, yok amca neden sordun diye geri cevap verir. Sonra taa masasına kadar gelerek anlatmaya başlar. Yok şöyle kahraman böyle muazzam, zekası dillere destan öngörüsü milleti kurtaran falan falan filan.
Tâbi baygın gözlerle dinleyen kızın gözleri İslam deyince açılır. Neymiş İslam ile başını kapatınca bilimden geri düşmüşüz, Atatürk bilime çok önem verdiği için biz insan gibi hayat yaşamışız ve daha niceleri. Tabi yeni bir önerme yok, klasik kemalist söylemler. İnsan biraz özgün olur, beyin fırtınası yapar ama nerdeee. Dediği her şeye anında cevabı yapıştıran kız, amcanın ukala tavrına ya sabır çekerek ah ulan amca yürü git işine diyorken amca gittikçe hiddetli konuşmaya başlar. Ama kız nezaketiyle, sakin ama mantıklı cevapları ile amcayı ezer lakin amca bunu anladı mı bilinmez. Gökten düşen üç ilaç da senin üzerine be amcam🙄. Bugün de sana dua edeceğiz demek.
"Deniz o kadar durgun o kadar durgundu ki, karıncalar su içerdi..."
Bir Karadeniz balıkçı deyiminden almış adını kitap. Ada hikayesi, rızkın deniz olması böyle bir isimle taclanmış. Etkileyici.
Ada serisinin ikinci kitabı bu.
Hikayeye yeni katılan yeni karakterler var. Karadenizli Nişancı Veli, Girit göçmeni Musa Kazım Ağaefendi ile
Atam geldi hanım hey, boy boyladı
Ozanım elinde kopuz soy soyladı
Nice yiğitler yaylaklarda toy toyladı
Nice namert düşmanı , tamuğa yolladı
Sen bir bilge kişisin pirim, bir mektebi edebsin
Sen de bir destan yaz,destanın ilelebed söylensin
Sen ki ey yiğit baştasın, öndesin, gönüldesin
Bu burcu göndere çekecek bir Ulubatlı da sensin
KK
Dicle'nin Sürgünleri .
Kandilleri yaktık ve sadece seslere kulak verdik. Evet bu iki kitapta bizler okuyucu değil birer dinleyiciydik. Dengbêj Biro'nun anlatımıyla kocaman bir tarih, bir destan ve sonsuzluk sesini dinledik. Dicle'nin sesini, Mezopotamya'nın sesini, unutulmuşların sesini.
Bir bahar sabahı Cizre'de tahta çıkan sonraları mağlup ve sürgün bir Kürt Mir'in, kör Teli'nin ve Yezdişah'ın sesiydi bu. Van dağlarından gelen Ermeni Bilge Mam Sefo'nun, ince ve narin Arme'nin, dost Migo'nun sesiydi bu. Şengal dağlarındaki saçları iki örgülü Ezidi Hadi ile Hıdır'ın, Melek Tavus kolyelilerin, Ape Xêlef'in sesini dinledik. Hakkari dağlarındaki Keldani Bedros'un sesini, güzel kardeşi ve Biro'nun aşkı Esteri yani Kürtlerin Stêr'ini dinledik, sessizlik sesine kulak verdik.
Evet bir gece ansızın kandili yaktık ve on yedi gece boyunca Dengbêj Biro'yu dinledik. Sıra kandili söndürmeye gelince biz dinleyiciler için gitme vaktiydi. Kandil yandı ve söndü.
Sıra kendi kandilimizde. Yüreğimizdeki kandili bir daha söndürmeden yakıp sonsuzluğa kadar unutulmuşların sesine kulak vermek dileğiyle.