Atatürkçülük.
Bitirdiğim an tekrar başladığım ilk kitap. Hamza Eroğlu bu kitabında Atatürkçülüğün nasıl çıktığını, nelere dayandığını, ne anlamlara geldiğini çok güzel anlatıyor. Bunları yaparken sadece kendi görüşü değil diğer (Yabancı/Türk) yazarların görüşünü de aktarıyor. Kitabın ilk bölümü yabancı kaynaklarda Kemalizm anlayışını, Yeni devletin kuruluşunu ve Kemalizm gelişmesini ele alıyor, kitabın ikinci bölümü Atatürkçülüğün genel değerlendirilmesini, Milliyetçiliği, Milli egemenliği, Milli bağımsızlığı, Laiklik, Dış politikaya hakim olan ilkeleri, Devletçiliği, Devrimin uygulama metodunu ele alıyor, kitabın üçüncü ve son bölümünde ise Türk devriminin özelliklerini ele alıyor.
Atatürkçülük
Atatürkçülük
Hamza Eroğlu
Hamza Eroğlu
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı 'ndaki mücadele amacının, özellikle ekonomik alanda bağımsızlığı elde etmek olduğunu ve bunun bizim için hayati önem taşıdığını, şu cümlelerle en kesin ve pek açık bir biçimde dile getirmiştir: "Adana, senevi 35 milyonu, pamukla pekala temin edebilir. Yalnız bunun için bir şeye ihtiyaç vardır: İktisadiyatımızda istiklali tam. Güzel vatanımızı fakra, memleketi harabiye sürükleyen esbabı muhtelife içinde en kuvvetli ve en ehemmiyetlisi iktisadiyatımızda istiklalden mahrumiyetimizdir. Şayanı şükr ve mahmedettir ki, bu istiklali bugün fi 'len istihsal etmiş bir mevkide bulunuyoruz. Ancak fi 'len sahip olduğumuz bu istiklali düşmanlarımıza şeklen ve resmen de tasdik ettirmek lazım edendir. Devletin ve milletin son hedefi işte bu noktayı temine matuftur. Kuvvetle ümit ediyoruz ki, bu noktayı teminde muvaffakiyet hasıl olacaktır. Bu nokta o kadar hayatidir ki, onu behemehal elde edeceğiz."
Reklam
İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez. Devletin ve milletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz… İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk milleti Türkiye’nin gelecekteki çocukları, bunu bir an bile akıllarından çıkarmamalıdırlar.
Sayfa 311 - Mustafa Kemal Atatürk
İşte günümüz Türkiyesi. Bize bir Castellio lazım.
Calvin olağanüstü örgütlenme yöntemlerinden yararlanarak bütün bir şehri, o zamana kadar özgür yurttaşlardan oluşan bir devleti, katı bir itaat mekanizmasına dönüştürmeyi, her tür bağımsızlığı, düşünce özgürlüğünü tümüyle kendi öğretisi içine hapsetmeyi başarmıştır. Şehrin ve devletin içinde belli bir güce sahip ne varsa, onun mutlak kudretine tabidir; bütün makamlar ve yetkili merciler; şehir meclisi ve kilise yönetimi; üniversite ve mahkeme; finans ve ahlak; rahipler, okullar, kolluk güçleri, hapishaneler; yazılan ve sözle ifade edilen her şey, hatta gizlice fısıldanan kelimeler de.
Sayfa 12 - Can YayınlarıKitabı okudu
'Adalet dilenmekle ve başkalarına kendini acındırmakla ulus işleri, devlet işleri görülemez; ulusun ve devletin onuru ve bağımsızlığı güven altına alınamaz.'
Mustafa Kemal sadece özgürlüklerden ve demokratik muhalefetten yana değildi; aynı zamanda "yargı bağımsızlığı"nı da savunuyordu. "Yargısı bağımsız olmayan bir devletin kendi bağımsızlığı tartışılır" diyordu. Böyle bir düşüncenin, bir diktatör tarafından savunulmasına olanak var mıdır?
Reklam
531 öğeden 461 ile 470 arasındakiler gösteriliyor.