Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Lewis'e göre İsrail'in kurulmasında günah keçisi Sovyetler :D
Bazılarının iddia ettiği gibi, gerçekten Batı karşıtı duyguların asıl nedeni İsrail Devleti'nin kurulması olabilir mi? Tarihsel kayıtlarda bazı tutarsızlıklar ortaya çıkar ve tekrarla­nır. 1930'larda, Nazi Almanyası'nın politikaları, o zamanlar İngiliz mandası olan Filistin'e Yahudi göçünün ve bunun sonucunda ora­daki Yahudi cemaatinin güçlendirilmesinin ana nedeniydi. Filistin lider kadrosu ve diğer birçok Arap lider, Yahudileri dışarıda tutmaya çalışan İngilizlerden ziyade, Yahudileri Filistin' e gönderen Almanları destekledi. Sovyetler Birliği, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Filistin'de bir Yahudi devleti kurmak için oy veren çoğunluğun sağlanmasında önemli bir rol oynadı ve ardından İsrail'in derhal hukuken tanınmasını sağla­dı. Amerika Birleşik Devletleri daha tereddütlüydü ve yalnızca fiili tanıma verdi. Daha da önemlisi, Amerikan hükümeti İsrail'e kısmi bir silah ambargosu uygularken Çekoslovakya, Moskova'nın izniy­le, yeni devletin ayakta kalmasını sağlayacak silah tedarikini hemen gönderdi.
...İkinci doğa yasası ise insanların haklarını devrederek aralarında "toplum sözleşmesi" yapması üzerinedir. Sözleşmenin tek başına pratik hayata dair etkisi olamayacağı için egemen güce ihtiyaç duyulur. Devletin kurulması ile diğer doğa yasaları uygulama alanı bulur. Çünkü Hobbes'a göre, adalet, mülkiyet, hakkaniyet gibi doğa yasaları ifa edilmesi gereken bir sözleşmeye dayanır. Sözleşmeye uymanın zorunluluğu ise barışı tesis edebilecek güçlü otoriteyi gerektirir.
Reklam
Nizamü'l Mülk
NİZAMÜ'L MÜLK Büyük Selçuklu Devletinin mahir idarecisi Nizamü'l Mülk, Büyük Selçuklu devletinin, idâri, malî ve askeri teşkilatını kuran ve kurduğu bu teşkilat bütün müslüman devletlerce örnek alınan, mahir bir devlet adamıdır. Alp Arslan ve Melikşah devirlerinde (1064'ten vefat ettiği 1092'ye kadar) 29 yıl fasılasız devam
Türk Ortodoksların Fener Rum Patrikhanesinden Ayrılma Girişimleri
Papa Eftim ve Türk Ortodokslarının Fener Rum Patrikhanesinden Ayrılma Girişimleri ve Milli Patrikhaneyi Kurma Girişimleri Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin tesis edilmesi ihtiyacı esasen milli mücadele döneminden çok önceleri ortaya çıkmıştır. Kasım 1903 tarihli bir vesikaya göre Osmanlı tebaası bir Türk, "Bir Türk" imzasıyla ilk dilekçesine cevap verilmemesinden yakınarak tekrarladığı gerekçeli talebinde; adeta yalvarırcasına devletin emniyeti açısından mevzunun ehemmiyetine dikkat çekmektedir. Aynı dilekçede; milletleşme sürecinde bilhassa Balkanlar'da mezhep birliğinin mühim olduğunu farkeden Fener Patrikhanesi'nin yaptığı bütün Ortodoksları Rumlaştırma faaliyetlerinden olumsuz etkileneceklerin başında müstakil kiliseleri bulunmadıkları için Türk Ortodoksları olacağından, acilen "Türk Ortodoks Patrikhanesi"nin kurulmasının zaruretinden bahsetmiştir. Daha sonra bu talepler artmış olacak ki, Karaman'da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması konusu Osmanlı Hükümeti'nin gündemine gelmiştir.
Bireyin mutlu olması, içsel düzeni sağlamasına ve ruhsal dinginliği oluşturmasına bağlıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için önce devletin akılsal ilkelere göre düzenlenmesi ve böylece adaletin, birliğin, uyumun kurulması gerekmektedir.
Çay Fabrikası
Doğu Karadeniz Bölgesi'nin 'makus talihi'ni değiştirmeye yönelik en önemli gelişme, 1918'de Halkalı Yüksek Ziraat Okulu öğretim üyelerinden Ali Rıza Erten'in yaptığı bilimsel bir çalışmaydı. Erten, çayın Rize dolaylarında yetiştirilmesinin olanaklı olduğuna dair bir rapor hazırlamıştı. I. Dünya Savaşı döneminde Doğu
Sayfa 40 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
Japonya, 1860
Meiji Devrimi kapitalizmin gelecekteki seyri için, yalnızca değil, uluslararası ölçekte iki kez önemliydi. Toplumu dört nala kapitalist ilişkilere açmanın inisiyatifi burjuvaziden gelmek zorunda değildi. İngiliz devriminde 'ortadaki unsurlar'ın ya da Fransız Devrimi'nde 'burjuvazi'nin Jakoben kesiminin gerçekleştirdikleri, Japonya'da eski sömürücü sınıfların bazı kesimleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu ayrıca, mesele sanayinin kurulması ve yeni kapitalist üretim biçimlerinin zorlanması meselesi olduğunda, devletin var olmayan sanayici kapitalist sınıfın yerini alabileceğini de gösterdi. Japonya'da tam olarak oluşmuş bir sanayici kapitalist işveren sınıfı ortaya çıktı; ama bu ancak devletin modern fabrikalarda ücretli emeği sömürerek sanayii kurmayı başarmasından sonra oldu. Japonya'nın kapitalizme giden yolu, Britanya ya da Fransa'nınkinden farklı olarak, izleyen yüzyılda dünyanın pek çok yerine örnek olacaktı. Bu arada, yeni doğmuş olan Japon kapitalizmi, Meiji Devrimi'nden 27 yıl sonra Çin'e karşı kendi savaşını açarak gücünü göstermeyi başardı. Yabancı müdahalelerinin kurbanı olanlar, şimdi zulmeden uluslardan birine dönüşüyorlardı.
Sayfa 359Kitabı okudu
Bir baskı aracı ve ideolojik aygıt olarak devlet – 2 Özgürlüğü elde edemezsiniz özgürlük olabilirsiniz ancak Nietzshche, devlet kavramı hakkında “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı kitabında şunları söyler: ”Devlet diyorum, herkesin, iyilerin ve kötülerin zehir içtiği o yer. Devlet… İyilerin ve kötülerin, herkesin kendini kaybettiği
Dinin Siyasallasmasi/Kemalizmin Dinlestirilmesi
Türkiye'de Kemalizm ile İslamcılık arasındaki çekişmenin bir kaynağının İslamiyetin siyasallaştırılması olduğunu daha önce belirt- miştik. Fakat bunun bir diğer kaynağı da Kemalizm'in bir tür din gibi yorumlanmasıdır. Türkiye'de ulus-devletin yaratılması sırasında din kamusal alanın ve siyasetin merkezinde yer alıyordu. Kemalizm ken- dini din tarafından işgal edilen bu merkezi alana sokmaya ve dini de özel alanla sınırlı tutmaya çalıştı. Kemalizm'in din ile ilgili projesi, inancı kişisel bir konu haline dönüştüren Protestan devrimini Türkiye şartlarında yinelemekti. Kemalizm bunu, dinin siyasi rolünü baskı al- tına alıp kamusal görünümünü devletin düzenleyici eline bırakarak yapmaya çalıştı (bkz. Keddie, 1997). Dolayısıyla Türkiye'de siyasal sekülerleşme, düşünsel sekülerleşmeyi dışlayan bir biçimde gerçek- leşti; çünkü kutsal ve sorgulanamaz olan İslami doğruların yerini yi- ne kutsal ve sorgulanamaz olan Kemalist doğrular almıştı. Bu durum, Türkiye'de demokrasinin kurulması ve sürdürülmesi konusunda so- runlara yol açmıştır.
Gazâlî, sultanlarla da görüşmekten kaçınmamış, gerektiği yerde onları uyarmıştır. Sultan Sencer'le görüşmüş, İmâm-ı Azam hakkında kendisine isnat edilen yanlış fikirlerin doğru olmadığını, İmâm-ı Azam'ın büyük bir imam olduğunu sultana söyleyerek gönlünü kazanmıştı. Aynı şekilde Muhammed Tapar'la da yazışarak, sultana mesuliyetlerini hatırlatıp, gücünü memleketin islahı için sarfetmesi konusunda nasihatte bulunmuştu. Ona göre devletin kurulması ve düzenin yürümesi için sultan gereklidir. Sultan adaleti gözetip halkın mutluluğunu temin etmelidir. Devlet fikri oldukça mükemmeldir. Ekonomik ve hukukî düzenin sağlanması için devletin gerekliliğini savunmuştur.
Reklam
Merkez Bankası'nın Tarihi Performansının Değerlendirilmesi
Bu noktada sözü, Merkez Bankası'nın da kurucusu olan İnönü'ye bırakmak yararlı olabilir: "Bütçe açığındaki mahzurları bildiğimiz ve bundan sakındığımız kadar, ticaret muvazesindeki açığın ehemmiyetini de pek güzel kavramıştık. İlk seneler, vakit vakit, gerek para değerinde uğradığımız dalgalanmalardan, gerek ticaret muvazenesinde çektiğimiz güçlüklerden zannederdik ki, paramızın değerini mahsus düşürüyorlar. Zannederdik ki ticaret muvazesini bozmak ve dengeyi sağlamamak için memleket aleyhine kurulmuş tertipler ve siyasi anlaşmalar vardır. Onları işletmektedirler. Böyle yarı sakat yarı ifratlı tahminler içinde idare ederken, bütçenin ve dış ticaretin muvazenesini korumaya çalışıyorduk ve muvaffak da oluyorduk. Tahminlerimizde ifrata kaçtığımızı söylerken , tabii bunun bir kısmının gerçek olduğunu söylemeliyim." Ancak İnönü'nün bu samimi itiraflarından çıkacak sonuç; piyasaların tepkileri ile emperyalizmin karıştırıldığıdır. Bir devletin parasının dış değerinin düşürülmesi için dünya piyasalarının, siyasi olarak yönlendirilmeleri pek mümkün değildir. Kaldı ki ihracatı azalan, sermaye ihraç eden ve ödemeler bilançosu açığı artan bir ülkenin, parasının dış değeri düşer. Ayrıca Merkez Bankası'nın kurulması ile; artık para arzının büyüyen bir ekonomiye göre ayarlanması mümkün olabilse bile, net sermaye ihracına mecbur bir ülkede; kambiyo ve fiyat istikrarını sağlamanın ne kadar çetrefil bir sorun olduğu yabancı uzmanların raporlarından anlaşılmaktadır.
Sayfa 152 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Merkez Bankası'nın Kuruluşunda İleri Sürülen Modeller
Merkez Bankası'nın kuruluş hazırlıklarının başlaması neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt olduğu için, çeşitli modellerin ileri sürüldüğü ve tartışıldığı anlaşılmaktadır. (i) Osmanlı Bankası'nın Millileştirilmesi: İlk model, Osmanlı Bankası'nın millileştirilmesi ile Merkez Bankası'nın kurulması yöntemidir. Bu nedenle Osmanlı
Sayfa 141 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Yalnız Türkiye'de millileştirmeler, sermaye karşıtı sol-ideolojik bir muhtevadan yani sınıf çelişkisinden ziyade; iktisadi milliyetçilikten kaynaklanmıştır. Kaldı ki, bir kısmı Lozan Antlaşması'ndan kaynaklanan dolayısıyla bir zaruret olan millileştirmeleri de doğru bulmayanlar ve yabancı sermaye yatırımlarını savunanlar da o tarihte de
Sayfa 110 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
Cumhuriyet'in mali devrimleri, Tanzimat ve (i) Maliye Politikalarının, artık 'mali bağımsızlığın' devamı göz önüne alınarak düzenlenmesi esastır. Bunun için denk bütçe, kalkınmanın finansmanı dışında dış borca başvurmama, sağlam para, Merkez Bankası'nın kurulması, Milli Bankacılık (İş Bankası vb.) hedef alınmıştır. (ii)
Sayfa 48 - Maliye BakanlığıKitabı okudu
722 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.