Asr-ı saadette ilmin kaynağı, Sahabe-i Kiramın hemen yanı başındaydı. Bu yüzden İslam'ın inceliklerine ulaşmakta daha nasipliydiler. Ne zaman ki zihinlerinde sualler belirse, herhangi bir hükmü icrada müşküle düşülse; ayaklar, fetva membaı Resûlullah Efendimize (sav.) yönelirdi.
Asr-ı saadet sonrası
Asırlar geçti, fidanlar büyüdü. Hazreti Allah (c.c.) ve Resûlünün (s.a.v.) muhabbetiyle mana âlemine nakşedilen ilimler, koca çınarlar olup en leziz meyvelerini verdi. Devir geldi Anadolu, İslam ile müşerref oldu. İslam itikadının ve sonrasında Islam'a ait hükümlerin yerleşip kökleşmesinde, bu topraklarda okutulan ilmihallerin yeri büyüktü. Temel ilmihal konuları, 'Cibril hadisi' diye bilinen hadis-i şerifin tefsiri temel alınarak hazırlanmıştı.
Yetişkinler, Kudüri Şerif, Nuru'l-izah okudu, küçüklere özel ilmihaller hazırlandı. Yetişkin ilmihallerinden iktibas edilen hükümler, çocuk ilmihallerinde yer buldu. İlke ve manalar değişmedi; değişemezdi. Ama cümleler hafifledi, tabirler, çocukların anlayabileceği kıvama getirildi. İfadeler, kalplerden zuhur eden şefkat ve merhametin tatlı izlerini taşıdı. Soyut ifadeler, katı gıdaya başlayan bebeklere lokmaların ezilip yumuşatıldığı gibi, anlaşılır manalarla usulünce dizildi. Kelimeler müşfik ve oldukça besleyiciydi.
“Sultan Mehmed Han-ı Hâmis”, “Sultan Mehmed Reşad", “Sultan Reşad” olarak da bilinir. Sultan Abdülmecid'in padişah olan dört oğlundan üçüncüsü. Annesi çok güzel Çerkes bir cariye olan Gülcemal Kadınefendi'dir (öl. 1851). İttihad ve Terakki Fırkası'nın iktidarda olduğu II. Meşrutiyet yıllarına rastlayan gölge saltanatı halk
Tab’ı şair andelîb-i zârdur gülzâr şi’r
Nutknsâhil, akl gavvâs ü dürr-i şehvâr şi’r
Aşkî
Şair; yaratılış icabı inleyen bir bülbüle benzer,
Şiir de gül bahçesidir.
Yahut söz sahildir de, akıl orada dalgıç; şiir ise şehane bir inci…
“Ahmed-i Sâlis”, "Sultan Ahmed Han-ı Sâlis” olarak da bilinir. (...) IV. Mehmed ile Rabiâ Gülnûş Emetullah'un oğludur. II. Mustafa'yla öz kardeşti. İstanbul dışında doğmuş, Edirne Vak'ası'nda Edirne'de tahta çıkmış, Patrona Halil Ayaklanması'nda tahttan indirilmiştir. Padişahlığının 1718-1730 arasındaki dönemine
Kalbin gıdası Allahü Teâlâ’yı tanımak ve sevmektir. Çünkü her şeyin gıdası tabii hususiyetine uygun olur. Bedeni, kalb için korumak lazımdır. Yoksa beden fanidir, kalb bakidir. Hacıyı hacca götüren deve gibi beden de kalbin binek hayvanıdır. Deve hacıya lazımdır, Hacı deveye değil. Eğer hacca giden bir kimsenin deveyi yanında bulundurması icap ediyorsa yemini, suyunu, örtüsünü Kâbe’ye varıncaya kadar tedarik etmesi lazımdır. Bundan sonra onun sıkıntısından kurtulur. Fakat deveye bakmayı ihtiyaç miktarınca yapmak lazımdır. Yoksa bütün zamanını ona yem vermek, onu süslemek ve onu muhafaza etmekle geçirirse kafileden geri kalır ve helak olur.