Her şey tersine dönmüştü: erdemin yerini terör, düzenin yerini başkaldırı, dinin yerini devrim vb. alıyor ve bütün bunları bilim onaylıyordu, onaylamak zorunda kalıyordu.
Herkesi kucaklayacak kadar büyük olsa da mısır bir insanı Akhenaton'u kucaklayacak yürekler küçülmüştü. Kendi çıkarları doğrultusunda doğacak olan Akhenaton'u rahiplerin isteği üzerine doğarken öldürme emri veren bir baba(firavun),
Oğlunu yaşatmak için bütün zorlukları göze alan bir anne (kraliçe) ve özlemle dolu yıllar.
Roman, M.Ö. 1353 ve 1356 yılları arasında ülkeyi yönetmiş olan mısır'ın 18. hanedanın bir firavun'u olan Akhenaton'u konu alıyor.
Çok tanrılı bir dönemde tek tanrı inancını benimseyen Akhenaton'un devrim yapmaya çalışması, bir umut'la vazgeçmemesi, sabırla beklemesi etkileyici. Tarihin gerçekleri ile harmanlanmış akıcı dili ve sürükleyici kurgusu ile tavsiye edebileceğim bir eser.
Her ne kadar bazı bölümleri gereksiz uzun olsa da entrikalar, siyaset, dini altyapı gayet etkileyici anlatılmış. Kitabın son bölümünü hiç böyle hayal etmemiştim o kadar çekilen çileye, emeğe hedeflerine ulaşmış bir Akhenaton okumayı çok isterdim.
Kitabın sonunda diyor ki bugün mezarının nerede olduğu bile bilinmiyor :(
Tarihin değişmesini sağlayan, pes etmeyenlerin sonu böyle mi oluyor acaba diye düşünmüyor değil insan..
Her şeyin bir amacı var ve her şey zamanı gelince yaşanır diyerekten pes etmeden hedeflerimize devam.
Keyifli okumalar.
Bir zamanlar insanlar hayatlarından memnun değillerse devrim yaparlardı. Şimdi alışverişe çıkıyorlar. Tamamen bir hafıza kaybı dönemi yaşıyoruz.
ARTHUR MILLER
Hakiki özgürlükten eşitlik doğar. Yine de bu özgürlükte anarşi yoktur; çünkü herkes kendine koyduğu (zorlayıcı olmayan) yasaya uysa da, aynı anda bu yasaya, akıl yoluyla kendine ifşa edilmiş bir Dünya-Hükümdarının bir isteği olarak bakmalıdır. Öyle ki bu istek görünmez araçlarla herkesi ortak bir hükümet altındaki tek - görünür kilisenin daha önceden ve yetersiz biçimde temsil ettiği ve hazırlandığı - bir devlet içinde
birleştirir. Tüm bunlar dışsal bir devrimden beklenemez, çünkü böyle bir karmaşa etkisini şiddetli ve sert biçimde gösterir. Ayrıca bu etki şartlara fazlasıyla bağlıdır. Üstelik yeni bir yapılanmanın tesisi sırasında bir kez yapılacak herhangi bir hata, yüzlerce yıl boyunca pişmanlıkla devam ettirilecektir, zira artık asla, ya da en azından yeni (ve her zaman tehlikeli olan) bir devrim olmadan değiştirilemez.
Sayfa 153 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okudu
NEDEN DEVRİM DİYORUZ?
Sömürenlerin ve sömürülenlerin olduğu yerde sevgi, adalet ve ahlak olmaz.
İmtiyazlı egemen oligarşilerin, mülksüz ve sefil halkların olduğu yerde sevgi, adalet ve ahlak olmaz.
Çünkü tarihte sömürenler sömürdüklerine karşı asla kardeşlik hissetmedi ve hiçbir oligarşi hiçbir halkı samimi bir kardeşlikle kucaklamadı.
Sömürülen insanların da sömürgecileri bağrına basması beklenmemelidir.
Dünyada sevgi ve barış, devrimle gelen adaletin sömürücüleri ve ayrıcalıklıları yeryüzünden silip süpürdüğü gün gerçekleşecek.
Hepimiz birimiz ve birimiz hepimiz için birlik ve beraberlik içinde olduğumuz gün gerçekleşecek bu devrim.
Çocuklarımız dışında hayatta hiçbir ayrıcalığı kabul etmiyoruz.
Hiç kimse kendini olduğundan daha fazla veya olabileceğinden daha az hissetmemelidir.
Toplumu sınıflara bölmek sömürgeci oligarşiyi meşrulaştırmanın bir yoludur. Bunu sömürgeci ideolojilerin karşısına çıkan diğer ideolojiler ile yapmak isterler. Amaç sömürge karşısında bir güç bırakmamak ve gücü dağıtarak birbiri ile hasım durumuna düşürmektir.
Hamaset dolu ırkçı milliyetçiliğin ve din adına toplumu mezheplere bölmenin amacı da budur.
Devrim anı yaşatır ve geleceği tasarlar, sömürge an ile birlikte yarını da çalar.
] Önder KARAÇAY [