Bugün bütün İslâm dünyasında olduğu gibi, Türkiye'mizde de dinî sahada üç cereyan vardır.
Birincisi: İslâmiyeti ilâhî bir nizam, en geniş mânâsıyla bir din olarak kabul eden geleneksel ehl-i sünnet görüşü. Bunlar, Şeriat sınırları içinde olmak şartıyla bütün çeşitlilikleri (rahmanî ihtilafları) kabul ederler ve bu çeşitlilik içinde bir birlik teşkil ederler.
İkincisi: İslâm'ı bir ideoloji seviyesine indiren, dinî tarafını ikinci plâna iterek, siyasî vecheye ağırlık veren radikal, fundamentalist ve entegrist akımlar. Bunların aşırı uçları terörizme bile yeşil ışık yakabilmekte, başarısızlığa mahkum devrim teşebbüsleriyle müslümanların enerjilerini, vakitlerini, ümitlerini heba etmektedirler. Ayrıca, birçok kavmiyetçi hareketler, bu bayrağın gölgesinde İslâm'ı istihdam etmekte, bir güç kaynağı olarak kullanmaktadırlar.
Üçüncüsü: İslâm'ı, Şeriat 'boyutundan soyutlayıp, bir hümanizma haline dönüştürmek isteyenler. Ülkemizdeki böyle bir grup, dinimizde tesettür olmadığını iddia edecek kadar işi azıtmıştır. Bir kısım bektaşiler, mevleviliği dejenere etmek isteyen málum çevreler bu üçüncü grup içinde mütalaa edilebilir.
İslâmî harekete zarar veren ve müslümanların başına felåket getirmek istidadı taşıyan en zararlı cereyan ikinci maddede tanıttığımızdır. Ehl-i sünnet yıkıcılığı ve mezhebsizlik propagandası da en fazla bu çevrelerde yapılmaktadır.