Ve, bitti...
Bu kadar kısa zaman diliminde içinden çıkamam sanıyordum ama uzun süre içimden çıkmayacak bir eser oldu İki Şehrin Hikayesi...
Bir arkadaşın tavsiye ve hediyesi üzerine başlamıştım esere. İtiraf etmek gerekirse ilk iki yüz sayfada esere girmekte oldukça zorlandım. Ama sayfalar ilerledikçe kitap beni kendisine çekti ve son üç yüz
DİPÇE :
Bir Düğün Gecesi, genel ifadeyle ülkenin 12 Mart sonrasını, Ağaoğlu'nun propagandadan uzak üslubuyla, toplumsal ve politik olarak masaya yatırdığı bir dönem romanıdır.
Romanın gerçek zamanı ve mekanı yine "dar" biçimde seçilmiş, karakterlerin belleği aracılığı ile çoğaltılmış unsurlardır.
Zaman birkaç saatlik düğün
İncelemeye kitaptaki önsözle başlamak istiyorum:
"Uygarlık çağının ortasında, yasalar ve gelenekler aracılığıyla, dünyayı yapay olarak cehenneme çeviren ve ilahi kaderi insanlık belasına bulaştıran toplumsal lanetlenme hali devam ettikçe, yüzyılın ilki insanlığın emeğinin sömürülmesinden dolayı aşağılanması, ikincisi kadının açlık yüzünden
Kitabın başında "Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü" diye başlayan paragraftan ve devamından da anlaşılacağı üzere tüm zıtlıklar aynı anda yaşanıyor. Bir yanda bolluklar içinde yaşayan zenginler ve bir diğer tarafta açlıkla, yoklukla savaşan yoksullar. Tüm zıtlıkların bir araya toplandığı bir dönem bu.
Olaylar kitabın
Kadere veya yazgıya pek inanmazdım. En azından kaderin değiştirilemeyeceğine inanmıyordum. Ben bunun yaşayan kanıtıydım. Kendi kaderimi değiştirmiştim.
Zihnimi düşüncelerden arındırmaya gayret ettim. Belki de artık bu şekil de, kendimi beyaz bir boşluk olarak tutup, hayatım sadece dün başlamış ve öncesinde hiçbir şey olmamış gibi yaparak hayatta kalacaktım.