372 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yazarın bipolar rahatsızlığına sahip olması ve Scarleti yazarken kendinden parçalar eklemesi bence gayet güzeldi zira onun o gelgitleri, gerçek mi hayal mi bocalamalarını ilk yarıda gayet hissedilir kılmıştı diyerek yorumuma başlayayım. İlk yarı zaten bir bakıma karekterleri tanıma, geçmişlerine göz atma derken bir tık slow işliyor ama yarıdan sonra ikilinin ilişki gelişimi, aralarında ki çekim, geçmişe dair ortak sırlar falan derken gayet akıcı ilerliyor anlayacağınız. Sol gelecek olursakta cidden çok ince detaylarla oluşturulan bir villain karekterdi. Hani bizde eskiden kabadayılar vardı böyle kendi ahlaki kurallarına göre ceza kesip kendi insanlarını korurlardı.İşte Sol da tam o tarz bir karekterdi. Scarlett’in istekleri ihtiyaçlarını düşünüp ona göre hareket etmesi, hastalığına yaklaşım tarzı cidden güzeldi..genel olarak ben onun karekterini bir sahne hariç okurken oldukça keyif aldım. (Sol gibi bir adama o sahneyi yazmak bence çok gereksiz di zira oluşturulan ve bize yansıtılan karekterle bağdaşmadı en azından ben bağdaştıramadım.) Netice olarak tür olarak tam Dark sayılır mı çok emin değilim zira sıkı bir dark okuyucu olarak daha karanlık kitaplar okumuşluğum var. Bunun yanın sıra Trope larında #stalkerromance vardı ama biz karekterin o yönünü de göremedik pek kitapta daha çok geçmişte kalmış zira kitap ikilinin karşılaşması ile başlıyordu. Tabi benim beklentim bu yönde olunca biraz şaşırsam da yine de keyifle okuduğumu söyleyebilirim. #darkromance ve #stalkerromance ı yeni okumak isteyip çekinenler için kesinlikle doğru tercih olabilir diyerek yorumumu noktalıyorum.
Hayalet
HayaletGreer Rivers · Lapis Yayınları · 202482 okunma
"Keskin mutfak aletlerine olan takıntının işe yarayacağı bir an geleceğini biliyordum." Soğuk metali sıyrılan tişörtümün altına bastırdı. "Umarım bu tişörte çok bağlı değilsindir be- beğim." "Ne yapıyorsun?" "Kendi servisimi kendim yapıyorum," deyip bıçağı tişörtü- mün altından kaydırarak altından yakasına
Sayfa 196
Reklam
Şiddetli, çaresiz öpücükler, sonra... "Silah kullanmayı bilen bir kızdan daha seksi bir şey yok." Alt dudağımı dişlerinin arası- na alıp hafifçe ısırdı. "Ateş etmeyi ne zaman öğrendin?" "Babam bana on bir yaşındayken öğretmeye başladı." Kollarımı boynuna doladım ve ellerimi sarı saç tutamlarının arasına gömdüm.
Sayfa 180
Anladınız mı :)
Belirleme, belirlenmemiş varoluş, belirleme tarafından belirlenen varoluş —ve Descartes burada düşünmenin sürekli olduğunu farz ediyordu. Belirleme "düşünüyorum"du, belirlen­memiş varoluş "vanm"dı, belirleme belirlenmemişi belirliyor- du: Ben düşünen bir şeyim. Kant ise diyor ki: Düşünüyorum = belirleme, varım = düşüncenin ima ettiği belirlenmemiş varo uş; belirlemenin olabilmesi için kuşkusuz belirlenecek bir şe­ yin bulunması gerekir. Ama işte, yine de hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor -belirlenmemiş, belirle­necek olan, belirlenmesi gereken; yine de belirlenmemiş varo­luşun belirleme tarafından belirlenebilir olmasının hangi biçim altında olacağının bize söylenmesi gerekiyor. Descartes tek bir şeyi unutmuştu: Belirlenebilirin biçimini tanımlamayı. Öyleyse ortada üç terim yoktu -belirleme, belirlenmemiş ve belirlenmiş; dört terim vardı: Belirleme, belirlenmemiş, belirlenebilir biçim ve belirlenmiş... Eğer bunu anladıysanız her şeyi anlamışsınız demektir,
Sayfa 62 - PdfKitabı okudu
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
"Bugün 23 Nisan hah neşe doluyor insan. Yarın 24 Nisan hayret ediyor insan. Öbürsü gün 25 Nisan şaşırıyor insan. Di mi Pelin?" Bu efsane replikle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsuuunnn!
Reklam
"Emin misin? Çünkü içini kendi aletime saklıyo- rum. Kendimi tutmam zor olacak, ama yapabilirim. Peki ya sen?" diye sordu bacaklarının arasına ateşli ve ıslak bir öpücük kondurarak. Julia inleyerek ileri geri hareket etmeye başladı. "Evet, dilin muhteşem şeyler yapıyor bana." "Benim yöntemimle yapmalısın Julia."
Sayfa 39
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu. Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu. İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
Sayfa 35
Sultan hamit’in huzurundan kovuluşum;
İradesiz ayağa kalkmanın CEZASI : HUZURDAN KOVULUŞ… Sultan Hamit, doktorlara daima mültefitti Kendisi şahsan da hastalıktan hiç hoşlanmazdı. Saray halkından biri rahatsızlansa âdeta telâşlanırdı ve hastayı tedavi eden doktorun muvaffakıyetini rütbe ve nişanla takdir etmiş görünürdü. Daima da tababetin ilerlemesine hâ- dim olmak istediğini
"İşte şimdi güzel bir şeyler yapmaya başladın," de- di Clay. "Ve o yüzden de sonuna kadar gitmen gereke- cek. Beni ağzının içine aldığında, sonuna kadar, tama- mıyla alacaksın." "Oh, evet alacağım, kesinlikle sonuna kadar alaca- ğım." Clay'in çamaşırını indirdi ve içinde yanan ateşten kıpkırmızı olmuş
Sayfa 31
Reklam
Sinan’ın hemen yanında yatan ikinci ölünün başucuna götürdüler. Onu da otlann üstüne arkaüstü uzatmışlardı. Hemen tanıdım: Kadir’di. Ah, hiç aklıma gelmezdi Kadir’in öleceği. Sinan’ı düşünmüştüm de, Kadir’in ölebileceğini hiç ge­tirmemiştim aklıma. Nasıl da hemencecik paniğe kapılırdı. O tepede onu son görüşüm geldi gözlerimin önüne: Yün başlığını yanlarından kıvırıp kalpağa benzetmişti. Ateş ediyordu. Yere çömelmişti. Ha­fifçe yana kaykılmıştı. Ağzındaki o tek altın di­ şi de, güneş vurdu mu ışıldardı. «Kadir mi bu?» dediler. Onun da yüzünde Sinan’ınki gibi çok rahat, çok sakin bir görünüm vardı. O da uyur gibiydi. Çıplak bir uykuda. Sanki kollarıyla Karlo’sunu, o pek sevdiği silâhını tutuyor gibiydi. Belli ki Karlo’suyla ölmüştü. «Kadir,» diyebildim.
Topuklu ayakkabı adabı diye bi şey var bence Bi, tıkırtın nahif, sempatik ve melodik olur. Tam tadında. Bi de duyurmak istercesine at gibi yürürsün. Avam avam. Varoş varoş. Heh bildin di mi? Aynn. Hipodrom mu lan burası kıtipiyoz
"Niye ıslaksın sen?" "Yoooğ!" "Yoğğ ne lan?" "Beni mi takip ediyosun diye sorucan zannettim de abi. Cevabı hazırlamışhm önceden." "Cevabını bildiğim sorular sormam ben. Şimdi söyle bakalım, neden takip ediyodun beni?' "Mecnun ben abi. Mecnun Çınar. Taksici İskender'in oğlu diye kime sorsan söyler abi." "Bunu da hazırlamışhn di mi? Kimsin lan sen deyyus diye sorcam sandın tabii." "Deyyusu beklemiyodum doğrusu. O ne öyle ya, dede küfrü gibi." "Uzatma da cevap ver. Niye takip ediyodun beni?" "Yalla böyle durumlarda ne yapılır bilemediğim için o heyecanla athm kendimi denize." "Bak gitti başa döndü. İstediğin sorudan başlayabilirsin dediler de orada takılı mı kaldın sen aslanım?" "Heyecan yaphm da kusura bakma abi. İlk defa bi' hırsızla karşılaşıyorum." "Hırsız mı? Yuh! Ayıp ama ya. Aşk olsun. Ben öyle bi' insan mıyım?" "Diyil misin?" "Diyilim tabii. Performans sanatçısıyım ben."
Ey âşıklar gibi başka renkli olan, Ve ey benim gibi zavallı ve sarı renkli güller Yapraklarınız yüzlerce değil, binlercedir, Sizler neden sararmışsınız, zayıf ve perişansınız? Yoksa sizler de benim gibi Mem'siz misiniz? Bunun için mi benim gibi çok gamlısınız?
Yüceler yücesi lordum tabiattan mahrum etme bizi Uğrunda asker olduk, bekçi olduk, mahluk etme bizi Nehrin kenarında kurduğum ev yakılmalı sence di' mi? Her tin kölesidir solgun bedeninin Kavrıyorum bunu...
Resim