Mert Yeğin

Mert Yeğin
@di_angelo
Sıkı Okur
Şeylerin özünü ve doğasını araştırıyorum. Hiçbir şeyi töze indirgemiyorum, kabul eden taraf olmak istiyorum. Ahlak-sız olanı seviyorum, zincirimle yürümüyorum; insanda tanrıyı paralıyorum.
"İnsan, ne ise o olmaya yanaşmayan tek yaratıktır."
Reklam
Yunan Teogoni-Kozmogoni'sine Farklı Bakış
Önce Pherikides'in görüşlerinden söz edelim: Onun elimizde sadece birkaç fragmanının bulunduğu Pentemycos (Beş Hücre) adlı manzum bir eserin yazarı olduğu anlaşılmaktadır. Pherikides beş ilkeyi kabul etmektedir. Bunlar ezeli olarak varolan Khronos veya Zaman, dünya üzerindeki hayatın en yüksek ilkesi olan Zeus (Pherikides onu Zas adıyla çağırmaktadır), Yer tanrıçası olan Khtonia, Sis ve Karanlıklardır. Khronos'un tohumlarından Ateş, Hava ve Su doğmuştur. Bunlardan ise çeşitli tanrı kuşakları çıkmıştır. Sözü edilen bu temel varlık veya maddelerin her biri başlangıçta dünyanın özel bir bölgesini işgal etmişlerdir. Ancak daha sonra tanrılar arasında nedenini bilmediğimiz bir kavga çıkmıştır. Bu kavgada yılan-tanrı Ophienus, kendi birlikleriyle, Khronos ve diğer tanrılarla savaşmıştır. Bu kavga veya savaşın sonunda savaşan tanrılardan biri, Pherikides'in muhtemelen Babil kaynaklı bir kelime olan Ogenos diye çağırdığı ve Yunanca Okyanus adını taşıyan varlık, denizin derinliklerine atılmıştır. Zeus veya Zas dünyaya şekil verdikten sonra aşk tanrısı Eros'a dönüşmüştür. Sonra “muhteşem ve güzel bir elbise yapmış, bunun üzerine dünyanın, Ogenos'un imgesini dokumuştur.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Felsefe İlminin Doğuşu
Thales'ten başlayarak Antik Yunan'da felsefenin hikâyesini anlatmaya başlamadan önce Yunan dünyasında İÖ 6. yüzyılda ortaya çıkan felsefe adındaki bu devrimi sağlayan veya ortaya çıkmasını sağlayan etkenlerle ilgili olarak da bazı şeyler söylememiz gerekir. Bu konuda da çok farklı düşüncelerin ortaya atıldığını, onunla ilgili olarak
Thales, “Su, her şeyin kaynağıdır” dediğinde, bu sözde Homeros'taki “Okyanus, her şeyin kaynağıdır” sözüne göre hem devam eden, tekrarlanan, hem de yeni olan bir şey vardır. Yeni olan şey, filozofun her şeyin sudan çıkmış olduğu görüşünde artık herhangi bir alegorik veya mitik ifadenin olmamasıdır. Thales'in “su”yu, deney dünyasında gözlemlenen doğal bir varlıktır. Ancak yine de Thales'in şeylerin kaynağı, başlangıcı görüşü onu yaratım efsanelerine yaklaştırmaktadır. Başka deyişle Thales'in teorisi aslında tamamen fiziksel bir teori gibi görünürken onun aynı zamanda metafizik diye adlandırabileceğimiz bir boyutu, anlamı olduğunu fark etmekteyiz.”
Reklam
“Anne?” “Efendim?” “Sence insanın hafızası ona bir hediye midir yoksa onun laneti mi?”
"Biliyor musun, Jamieson? Yaşadığımızı sandığımız bu hayat gerçek değil. Sadece bir gölge oyunu ve ışıklar söndüğünde ben kendi adıma memnun olacağım. Karanlıkta tüm gölge yok olur."
Hume'da Mucizeler
Hume'un düşüncesine göre, bir şeyin mucize olması için, bir doğa yasasını ihlal etmesi gerekiyordu. Doğa yasaları, “kimse öldükten sonra dirilmez,” “heykeller asla konuşmaz” ya da “kimse suyun üzerinde yürüyemez" gibi şeylerdir. Bu doğa yasalarının doğru olduğunu ispatlayan tonlarca kanıt vardır. Fakat eğer birisi bir mucizeye tanık olursa, ona neden inanmayalım? Şu anda arkadaşlarınızdan biri odanızdan içeri koşarak girse ve birinin suyun üzerinde yürüdüğünü gördüğünü söylese, ona ne cevap verirdiniz, bir düşünün bakalım. Hume'un görüşüne göre neler olup bittiğine dair her zaman daha akla yatkın açıklamalar vardı. Eğer arkadaşınız size suyun üzerinde yürüyen birisini gördüğünü söylerse, hakiki bir mucizeye tanıklık etmesinden çok, sizi kandırıyor olması ya da kendisinin yanılgıya düşmüş olması daha olasıdır. Kimi insanların, ilgi odağı olmaktan hoşlandıklarını ve buna ulaşmak için yalan söyleyebileceklerini biliyoruz. Öyleyse bu, muhtemel açıklamalardan birisidir. Ancak, zaman zaman hepimizin şeyleri yanlış algıladığını da biliyoruz. Gördüklerimiz ve duyduklarımız hakkında hep yanılgıya düşeriz. Çoğu zaman olağandışı bir şey gördüğümüze inanmak ister ve daha bariz açıklamayı bir kenara atarız. Bugün bile gece geç saatlerde duydukları her açıklanamayan sesin, fare ya da rüzgâr gibi sıradan nedenlerin değil, doğaüstü bir etkinliğin —ortalıkta gezinen hayaletlerin sonucu olduğunu düşünen birçok insan var.
Sayfa 164 - Hayali Saatçi | DAVİD HUMEKitabı okudu
Hume'da Nedensellik (Tasarım Argümanı) Eleştirisi
Çeşitli nedenlerin sonuçlarını görürüz ve bu sonuçların akla en yatkın açıklamalarını bulmaya çalışırız. Bir insan gözü, bir ağaç ve bir dağ görürüz ve hepsi tasarlanmış gibi gelebilir. Fakat onların muhtemel tasarımsıcısı hakkında ne söyleyebiliriz? Gözümüz sanki bir göz yapıcısı onun nasıl en iyi şekilde çalışacağını düşünüp tasarlamış gibi
Sayfa 162 - Hayali Saatçi | DAVİD HUMEKitabı okudu
Berkeley'de İdealizm ve Antimateryalizm
Berkeley'e göre, deneyimlediğiniz ve hakkında düşündüğünüz her şey —bir sanyalye ya da bir masa, 3 sayısı vesaire vesaire sadece zihnimizde var oluyordu. Bir nesne sizin ve diğer insanların onun hakkında sahip olduğu düşünceler toplamından ibarettir. Bunun ötesinde bir varoluşa sahip değildir. Onu görecek ve duyacak kimse yoksa, nesneler basitçe var olmayı bırakırlar, çünkü nesneler insanların (ve Tanrı'nın) onlar hakkındaki düşüncelerinin üzerinde ve ötesinde olamazlar. Berkeley bu tuhaf görüşü, Latince “Esse est percipi,” yani “Var olmak algılanmaktır” cümlesiyle özetliyordu. Öyleyse, bunları deneyimleyecek bir zihin olmadıktan sonra, buzdobalabının ışığı açık olamaz ya da ağaç ses çıkartamaz.(Buzdolabını kapattığımızda onu gözlemleyen biri yoksa ışığının hâlâ yanıp yanmadığı bilinebilir mi? Ya da kimsenin olmadığı bir ormanda düşen bir ağaç gerçekten ses çıkarır mı?) Berkeley'in maddecilik-karşıtı düşüncesinin bariz sonucunun gösterdiği budur sanki. Fakat Berkeley, nesnelerin sürekli olarak bir var olup bir yok olduklarını da düşünmüyordu. O bile bunun tuhaf bir düşünce olacağının farkındaydı. Berkeley, Tanrı'nın düşüncelerimizin süreklileşmiş varoluşunu güvence altına aldığına inanıyordu. Tanrı dünyadaki şeyleri sürekli gözlem altında tutuyordu, öyleyse onlar da var olmaya devam edecekti.
Sayfa 144 - Odadaki Fil | George BerkeleyKitabı okudu
Reklam
Spinoza'da Determinizm
Spinoza'nın özgür irade üzerine görüşleri de oldukça tartışmalıydı. O bir deterministti. Bu, onun insan eylemlerinin birtakım nedenlerin sonucu olduğuna inandığını gösterir. Havaya fırlatılan bir taş, eğer insan bilincine sahip olsaydı, öyle olmamasına rağmen kendi irade gücüyle hareket ettiğini düşünebilirdi. Onu gerçekten hareket ettiren
Sayfa 128 - Mercek Yontucusu | BARUCH SPİNOZAKitabı okudu
Spinoza'dan Tanrı Yorumu
Spinoza, eğer Tanrı sonsuzsa, bunu Tanrı olmayan bir şeyin olamayacağı düşüncesi takip etmelidir diye akıl yürütmüştü. Eğer evrende Tanrı olmayan bir şey keşfedilirse, o zaman Tanrı da sonsuz değildir, çünkü ilke olarak, Tanrı her şey olabildiği gibi o şey de olması gerekmektedir. Hepimiz Tanrı'nın parçasıyız, fakat taşlar, karıncalar, çimenler ve pencereler de aynı şekilde. Bütün her şey Tanrı'nın parçasıdır. Her şey bu muazzam derecede karmaşık bu bütünün parçaları olarak bir araya gelmiştir, fakat nihayetinde, var olan her şey Tanrı dediğimiz bu tek bir şeyin parçasıdır.
Sayfa 126 - Mercek Yontucusu | BARUCH SPİNOZAKitabı okudu
Blaise Pascal ve Bahis Argümanı
Tanrı'nın var olup olmadığından emin olmadığınızı varsayarsak, birkaç seçenek vardır. Tanrı kesinlikle yokmuş gibi hayatınızı yaşamayı seçebilirsiniz. Eğer haklıysanız, olası bir sonraki yaşam hakkında hiçbir yanılsamaya kapılmadan yaşamış olacak ve cennete gidemeyecek kadar kötü bir günahkâr olup olmadığınız hakkında endişelenmenize gerek
Sayfa 117 - Bahislerinizi Koyun | BLAİSE PASCALKitabı okudu
Descartes ve Kartezyen Şüphe
Rüya görmediğimizden mutlak anlamda emin olamayız. Yine de Descartes, rüyalarımızda bile 2+3'ün muhakkak 5 ettiğini söyler. Descartes bu noktada söylediklerine dikkat çekmek için bir düşünce deneyini, hayali bir hikâyeyi kullanır. Şüpheyi gidebileceği en son sınıra kadar zorlar ve herhangi bir inanç için, “Acaba rüya görüyor olabilir miyim?”
Sayfa 107 - Rüya Görüyor Olabilir misiniz? | RENÉ DESCARTESKitabı okudu
Seneca ve stoacılık
"Bir gemiyle yola çıkan ve fırtınayla bir oraya bir buraya sürüklenen kişi, yolculuk yapmış sayılmaz. Sadece oradan oraya savrulmuştur. Yaşam da aynen böyledir. En değerli ve anlamlı deneyimler için zaman bulamayıp olayların içinde kontrolsüz bir şekilde sürüklenmek gerçekten yaşamaktan çok farklıdır."
Sayfa 56 - Umursamamayı Öğrenmek | EPİKTETOS, CİCERO, SENECAKitabı okudu
769 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.