Neden bilmiyorum benim de anlatmaya dair hevesim kaçmıştı..s:11
Yaz akşamında okunacak sıcak taze çıkmış edebiyat fırınında sade farklı dıkjat çeken cümlelerin içinden gecerken , okuru kendine çeken
Taylar Güzel Kaval Çalar
Sıkmadan kısacık bir öykü kitabı okuduk,tamda cumartesi 'yi Uğurlarken
Ağır ruhu yoran heleki anlamakta zorlandığım bır kitabın kapağını kapatmışken iyi geldibu öykü kitabı
Gelelim kitaba bıze ne anlatıyor.,"Sevdim içimi dökmeyi, sevdim içtenliği
Şeyma Subaşı diyor genö yazarımız
Bu, alelade bir yaşam anlatısı değil; bu, dilin bildiği, gözün gördüğü, dimağın ezberlediği herhangi bir söz oyununa da benzemiyor. İnsan, yaşadığı somut olayları soyut bir his dünyasının süzgecinden geçirerek özümser mi? Ne kadar da yorulur kim bilir? Ama bunu öyküler yapabilir, insanı şiir süzgecinin içine sokup gerçek duygularıyla yüzleştirebilir. Şeyma Subaşı, tam da bunu yapıyor. Sıradan bir anın içinde ruh dünyanıza ait ne bulabilirseniz yazar onları aramaya çıkıyor.
"Sevdim içimi dökmeyi, sevdim içtenliği. Yoruldum tayları boşluğa bırakmaktan Yoruldum içimde ukde bir tay ama ukde dersem hiç gelmez. Bıraktığımı söylesem boşluğa, belki koşar
. Öyle demeyin
Vehim - Bu da dimağın orta boşluğunun sonunda tertip olunan bir güçtür. Beş duyu ile algılanamayan manalar bununla bilinir. Meselâ, bir koyunda hâkim olan idrak şudur ki, kurttan korkulur ve kaçılır
Alınız size boğaz boğaza bir cenk! Maddiyun “Canım bir vehmi, bir hayali, bir yoku gösterip bizim varımız, hakikat-i maddiyemiz makamına ne hakla ikame ediyorsunuz?” diye bar bar bağırıyorlar. Tabiiyun ise “Sizin varınız bir mevcud-ı maddidir. Biz onu inkâr etmiyoruz. Bizim varımız ise bir mevcud-ı ruhanidir. Siz de onu inkâr edemezsiniz. Onun karargâhı burasıdır. Her uzvun mecma-ı melekâtı dimağ olduğu gibi dimağın mercii dahi ruhtur diyorlar.