"Bir insanı tanımak için muhakkak ki belli bir zamana ihtiyaç var. Fedakarlık bile diğerini kendine borçlu bırakmak. Ama öte yandan zamana bırakılmasına gerek olmayan, zamana bırakılırsa bu zamana yazık olacak şeyler de var."
🌾
Bir psikoloğun sayfasında "Sizinle olmayı bir şans gibi görenler.." şeklinde bir ibareye denk geldim; çok hoşuma gitti..
Son zamanlarda sık sık karşınıza çıkmıştır; evlilikte sorulması gereken sorular vs. Bu soruları sanki iki taraf birbirini tanımak için değil de taraflardan biri diğerini testten geçirmek için soruyor gibi. Bir de "ona bir şans versem mi acaba" benzeri üstten üstten insanları değerlendirenler var.. Sözün kısası kimse bulunmaz Hint kumaşı değil; kendisini size lütuf olarak görenlerden kaçmak, sizle bir arada olmayı bir lütuf olarak gören insanlarla bağ kurmak size iyi gelecektir. İster evlilik için düşünün ister arkadaşlık, dostluk ilişkileriniz için; değersiz hissettirenlerden uzak durun..
Çok cüretkar bir isim. Belki ismi bu kadar cüretkar olmasa farklı bile yorumlanabilir. Ama, doğrudan yani kitabın ortasından konuşulmuş ve neyse o denmiş, "Komünist Başkan" da.
Bir araştırma, anket yapılsa Komünist nedir? diye sorulsa büyük çoğunluğun fikir bildireceğini sanmıyorum. Ama,
yine büyük çoğunluk 'kötü, fena, iyi bir şey
Toni Morrison ismi bende her zaman bir gerginlik yaratmıştır. Çünkü kitaplarını anlama konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorum. Kesinlikle kolay okunan bir yazar olmadığını söyleyebilirim. Dilimize en son çevrilen bu kısacık kitabı bile bir istisna değil. Üstelik bu kitabını nispeten daha zor bulduğumu söyleyebilirim. Çünkü kitabı okurken okurun
Genç bir kıza teorik ve pratik libertenlik eğitiminin verildiği kitap, metafiziğin, ahlakın, felsefenin sık sık araya girdiği 1795 tarihli yedi diyalogtan oluşan enteresan bir kitap. Aslına bakarsanız konusu ve yazarı itibariyle her ne kadar enteresan olsa da basit kalmış bir kitap. Kitabın yorumlarına bakarken bir kalıba rastladım: "seks
Doğan Cüceloğlu’nun bir çok kitabını okudum. Bir platformda “çocuk kalan ebeveynler” sözünü duyunca bu kitabı okumaya karar verdim, dün bitirdim. Bu arada çok beğendim. Yazarın dili son derece yalın ve akıcı. Kitap insan manzaralarıyla başlıyor. Sonra soru ve cevaplarla içinizdeki çocukla tanışıyorsunuz. Kuşkusuz kişiliğimizin oluşmasında aile çok
Psikolojik, fizyolojik, politik,kültürel, sosyal ve içsel konularda kendimi geliştirdikçe, yeni bilgiler edindikçe, anlatılamaz biçimde mutlu olduğumu ve tarifsiz surette tatmin duygusu edindiğimi fark ettim. Zamanın tanrı olduğunu biliyordum ama artık bu görüşümü putlaştırdım. Konuyu şuraya bağlayacağım: Eğer hayat imkan verirse; hayatımın belli dönemlerinde gereksiz yere zamanımı çalan, kişisel gelişimime engel olan bütün eski sevgililerimin, dostlarımın, arkadaşlarımın ayrı ayrı karşısına çıkıp, hepsine ayrı ayrı lanetler yağdıracağım!
İnsanın insana yapacağı en büyük kötülük; birinin diğerini, isteyerek yahut istemeyerek kendisi gibi tembelleştirmesi, gelişim sürecine mani olması ve cahil bırakmasıdır!
İyi ki erken farkına vardım, iyi ki!
"𝓖𝓮𝓷𝓬 𝓲𝓭𝓮𝓪𝓵𝓲𝓼𝓽𝓵𝓮𝓻𝓲𝓷 𝓿𝓮 𝓱𝓪𝔂𝓪𝓵𝓬𝓲𝓵𝓮𝓻𝓲𝓷 𝓵𝓪𝓯𝓵𝓪𝓻𝓲." "𝓓𝓾𝓷𝔂𝓪𝔂𝓲 𝓱𝓪𝔂𝓪𝓵𝓬𝓲𝓵𝓮𝓻 𝓴𝓾𝓻𝓽𝓪𝓻𝓲𝓹 𝔂𝓮𝓷𝓲𝓭𝓮𝓷 𝓲𝓷𝓼𝓪 𝓮𝓭𝓮𝓬𝓮𝓴."
"Fırtınalar İmparatorluğu", Sarah J. Maas'ın "Cam Şato" serisinin 5. kitabı. Ve sanırım en sevdiğim kitaplarından da. Seriyi ikinci okuyuşumda ilkinde ne hissediyorsam yine aynen hissettim. En altta
"Bir insanı tanımak diğerini de tanımak anlamına gelir. İnsanlar aynı ormandaki ağaçlar gibidirler; hiçbir botanik bilgini, tek tek akkavağı incelemeye kalkmaz."
Akıllı ve üstün nitelikli şahsiyetler gibi davranıp ortalıkta dolanan bu insanlardan görür görmez hoşlanmadım. Her biri diğerini geçersiz kılıyordu. Bir yazar için en kötü şey başka yazarları tanımak, daha da kötüsü çok sayıda yazar tanımaktır. Aynı boka konan sinekler gibi.
Bir insanı tanımak diğerini de tanımak anlamına gelir. İnsanlar aynı ormandaki ağaçlar gibidirler; hiçbir botanik bilgini, tek tek akkavağı incelemeye kalkmaz.