İnsan kendini dinlemeyeni, anlamayanı, sevmeyeni fark eder ama kendini dinliyormuş, anlıyormuş, seviyormuş gibi yapanı fark etmesi biraz zaman alır. İnsanı hüsrana uğratan da en başta ne olduğu belli olanlar değil, ne olduğu 'sonradan' anlaşılanlardır.
"Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de solgunlukları. Çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar"
Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?