Tutuklular, soğuktan, korkudan titriyor, biraz olsun ısınabilmek maksadıyla hareket etmeye çalışıyorlardı. Belli aralıklarla arkalarında nöbet tutan askerler ise duvara yaslananları ve sağa sola hareket edenleri copluyor, tekrardan hizaya sokuyorlardı.
Gözlerini bağlayarak yüzleri duvara dönük olacak şekilde uzun süreler ayakta bekletiyorlardı. Elleri arkadan bağlı olurdu. Saatlerce yağmurun, dondurucu soğuğun altında bekletirlerdi.
İşgal kuvvetleri erkeklerden ve gençlerden çok sayıda tutuklamalar gerçekleştiriyor, tutukladıkları insanları es-Seraya adı verilen bir binaya götürüyorlardı. Burası aynı zamanda istihbaratın da merkeziydi. Tutukluları çık sayıda asker, tekme tokat döverek ve cop darbeleriyle karşılıyorlardı.
Annemin mırıldandığı bu ninnileri dinlemeyi çok severdim. Bunları söylerken umutlarını, düşlerini, bizim umutlarımızı ve düşlerimizi dile getirmek istediğini hissediyordum.
"Kaybedecek neyimiz var!"....
Sahip olduğumuz tek şey prangalarımız ve şu barınaklarımızdır....Allah'a yemin ederim, izzet ve şerefle geçen bir dakikalık hayat,işgal askerlerinin postallarının altındaki bin senelik hayattan daha iyidir!