BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
“Mevzu olan mevzii olur." Yani, her bilgi insanı bir konuma getirir. Dikkat etmek gerekir ki bu konum anlamlı, yüksek ve değerli olsun. Yoksa her konum hayırlı ve güzel değil. Çünkü zirve de bir konumdur, çukur da...
Reklam
Bilhassa şuraları yok mu, dudaklarının ucu. İşte oralarda iki görünmez çukur var. Gayya kuyusu gibi bir şey onlar. Çünkü, bilir bu mahluklar ki, gözler tehlikelidir. Sırların oradan sızmamasına çok dikkat ederler. Fakat eter gibi uçucu bir şeydir sır. Kaçacak yer arar.
Mesela “kul hakkıyla gelme neyle gelirsen gel” denilir. Veya ölen biri için arkasından “hiç kimseye zararı yoktu” denilir. Kimseye zararı olmayınca sanki cennete gidecekmiş gibi bir zan vardır! Ya da arkasından “işte, haram yememeye çok dikkat ediyordu” denilir. Biz de bakacağız, haram yemek neymiş! Daha önceki sohbetlerimizde söylemiştim. Farz edelim ki bir yerde çukur kazacağız. Bunun için de ücret karşılığında bu işi yapacak birilerini alıp getirdik ve ona kazacağı yeri gösterip “burayı kaz, akşam geldiğimde ücretini öderim” dedik. Akşam geldiğimizde tuttuğumuz işçi söylediğimiz yeri değil de başka bir yeri kazmışsa vereceğimiz ücreti hak etmiş olur mu? -Elbette ki olmaz; çünkübaşka yeri kazmış, bir de üstüne bize iş çıkarmıştır. Bu defa hem istediğimiz çukuru gecikmeli olarak kazmak durumuna düşmüş hem de işçinin açtığı çukuru kapatmak zorunda kalmışızdır. Bu durumda vereceğimiz ücret işçiye helal midir haram mıdır? Söylenen işi yapmamış, üstelik başka yeri kazıp bir de bize zarar vermişse bizden alacağı para hiç helal olur mu! İnsanın helal ve haramı bu şekilde kendi üzerinden anlamaya çalışması gerekir. Nasıl? :
Bir gece bir dost evinden dönerken, sözde onu korumak için koluna girdim. Ama ben onu değil, o beni korudu. "Dikkat edin, burada bir çukur var" dedi gülümseyerek. Başımız biraz ağrısa, sızlanıp dururuz. O görmeyen genç ise hep gülümser. Zaten insanlar gülümseyerek mutsuzluklarını hem gizle­ mesini, hem de biraz yenmesini öğrenirler. Gülümsemeyi, gülmeyi, gülmece yeteneğini, "humour" denilen şeyi, yani başka­larının halinden çok kendi haline gülebilmeyi işte bu yüzden önemserim.
Bilhassa şuraları yok mu, dudaklarının ucu. İşte oralarda iki görünmez çukur var. Gayya kuyusu gibi bir şey onlar. Çünkü, bilir bu mahluklar ki, gözler tehlikelidir. Sırların oradan sızmamasına çok dikkat ederler. Fakat eter gibi uçucu bir şeydir sır. Kaçacak yer arar. İşte onun da dudaklarının ucunu bulmuş.
Sayfa 269 - Ötüken Yayınevi, 43. Basım
Reklam
Can'ım Peygamberim (sav)
"Rasulullah iri yapılıydı ve kalplere heybet veriyordu. Yüzü on dörtlük dolunay gibi parlıyordu. Orta boyluydu, ne uzun ne de kısaydı. Başı büyüktü. Saçları dalgalıydı. Saçları ikiye ayrılırsa öyle bırakır, aksi takdirde saçlarını kendi hâline bırakırdı. Toplu bir şekilde saçlarını bırakırsa, saçları kulak memesini geçerdi. Açık renkliydi.
Ebû Nuaym, (Kab'dan başka bir senette ve daha uzun olarak)
Biliyor muydunuz? Dünyada her yıl dünya nüfusunu doyuracak kadar gıda üretiliyor ancak adil bir şekilde dağıtılmadığı için dünyanın yarısı açken yarısı tok ve bu üretilen gıdanın çoğu ''toklar'' tarafından israf edilmekte. Dünyada her 10 saniye de bir kişi açlıktan ölüyor. Bunları çoğu çocuk ve Afrika'da. Yetersiz beslenme ve açlıktan ölen bir çocuk bir çukur kazılıp içine yatırılıp gömülüyor. Kefen mi? Kefeni nereden bulsunlar kefen parsını nereden bulsunlar. Para olsa yemek alır. Öleni yıkayacak su bile yok. Türkiye'de insanlar mezara bile lüks içinde gömülüyor. Mezarları bile lüks. Temiz su ile yıkama, temiz kefen, düz saptırmalar, lüks mermer taşları. Afrika'da bazı aileler ise ölen çocuklarını ve aile bireylerini gömmeyip etlerini kesip yiyor bile. Evet, dünyada açlık sebebi ile bunların yaşandığı yerle var. Şimdi soru şu: ''Günde 5 milyon ekmek, yılda 214 milyarlık gıda israf eden bir toplulukla 10 saniyede açlıktan bir insanın öldüğü topluluğun ahirette hesabı bir mi olacak?'' Dikkat edin; sokak ve caddelerdeki çoğu çöpte çoğu evlerdekinden daha fazla lüks yemekler var. İsraf, şükürsüzlük ve halimizden bol şikayet ise cabası.
Sayfa 160 - Lopus YayıneviKitabı okudu
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
onun bütün iç yüzü dudaklarının etrafında. O böyle, bir tuhaf, açık ve kapalı bir ağız. Anlatamadım. Bilhassa şuraları yok mu, dudaklarının ucu. İşte oralarda iki görünmez çukur var. Gayya kuyusu gibi bir şey onlar. Çünkü, bilir bu mahluklar ki, gözler tehlikelidir. Sırların oradan sızmamasına çok dikkat ederler.
Sayfa 267Kitabı okudu
Reklam
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
_Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz. _3, 6 ve 9 sayılarının azametini bilseydiniz evrenin anahtarını elde edebilirdiniz. _Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi. _Evren enerjiyle doludur. Nesiller sonra makinelerimiz, evrendeki herhangi bir noktadan
Tanımadan, araştırıp soruşturmadan ve emin olmadan bir bakışta aşık olduğumuz bir gençle evliliğe adım atmak; dikkat etmeden bir çukura basmak gibidir. Çukur kuru da çıkabilir, çamur dolu da olabilir. Bu bazen de bir kuyuya düşmek anlamına gelebilir.
"Rasulullah iri yapılıydı ve kalplere heybet veriyordu. Yüzü on dörtlük dolunay gibi parlıyordu. Orta boyluydu, ne uzun ne de kısaydı. Başı büyüktü. Saçları dalgalıydı. Saçları ikiye ayrılırsa öyle bırakır, aksi takdirde saçlarını kendi hâline bırakırdı. Toplu bir şekilde saçlarını bırakırsa, saçları kulak memesini geçerdi. Açık renkliydi.
Tuhaf Bir Hind Geleneği: Balavacirinim
El-Hasan bin Amr, bana Hindistan’daki tuhaf bir gelenekten bahsetmişti. Hint geleneklerini çok iyi bilen yaşlı bir adamdan şunları dinlemiş: Hindistan’ın en büyük krallarından biri oturduğu yerde bir şeyler yiyormuş. Karşısında da bir kafesin içinde bir papağan varmış. Kral şöyle demiş: - Gel ve benimle birlikte ye! Kuş cevap vermiş: - Kediden
İnkılâb Basım YayınKitabı okudu
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.