Meczup: Kendini Tanrı'ya vermiş, Tanrı sevgisiyle aklını yitirmiş, Tanrı âşığı (kimse) anlamına gelmektedir.
Cibran'ın diliyle yeni tanıştım sayılır. İlk olarak
Ermişin Bahçesi okudum.Ve ardından Meczup'ta buldum kendimi. Cibran'ın kitapları her ne kadar kısa görünse de anlamı, içeriği bir o kadar uzun ve derin (en azından okuduğum 2 kitabı böyleydi.)
Nasıl meczup olduğumu bilmek ister misiniz?
Bakın nasıl oldu:
Bir gün, nice tanrı doğmadan çok önce, derin bir uykudan uyandım ve gördüm ki bütün maskelerim çalınmıştı. Maskesiz bir hâlde "Hırsızlar, hırsızlar, lanet olası hırsızlar!" diye bağırarak kalabalıklarla dolup taşan sokaklarda koşuşturup durdum... Güneş ilk kez çıplak yüzümü öptü,ruhum güneşin aşkıyla tutuştu ve artık maskelerimi istemez oldum. Sonra vecd halinde (aşk ve aşktan gelen coşkunluk) şöyle haykırdım: "Kutsa maskelerimi çalan hırsızları kutsa!"
işte böyle meczup oldum ben..
(*Çalınan maskeler (yedi yaşamım boyunca biçim verip taşıdığım yedi maskem) beyaz,burun telli olanlardan değil, yoksa hırsızların kutsanmasını istemezdi xD)
Uzun lafın kısası kitap 35 hikayeden oluşmaktadır.(En beğendiğim Korkuluk adlı olandı.) Dünya klasiklerinden uzaklaşmak isterseniz modern klasiklerden 45.si size mola verdirecektir.
Herkese teşekkür ediyor, ilk incelememi burada sonlandırmış bulunuyorum.(önerilerinize açığım)
Kitapla kalınız.. :)