Mustafa Kemal’in yurtdışına tahsile gönderilen bu telebelere söylediği bir söz vardır: “Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, volkan olarak dönünüz.” Ne müthiş bir nasihattır.
Bizzat kendi fikirlerinin bile doktrinleştirilmesine şiddetle karşıydı: Bunun nedeni, her düşünce sisteminin gelişmeye ihtiyacı olduğunu bilmesi, nihai gerçeği bulduğunu iddia eden her sistemin yalan üzerine kurulmuş olduğunu görmesindendi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, tüzük tartışmaları yapılırken, Cumhuriyet Halk Partisi'ni kastederek, "Paşam, bu partinin doktrini yok," diyor. Atatürk'ün cevabı: "Elbette yok çocuğum. Eğer, doktrine gidersek hareketi dondururuz."
Reklam
Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük olan bir gayeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır
Kendisini gayet yakından tanımak fırsatını bulmuş olan Fransız Büyük Elçisi Kont de Chambrun, yukarıda bahsettiğimiz hatıratında, O'nun hakkındaki kanaatlerini yer yer şöyle açıklamaktadır: Mustafa Kemal: hükümdar, diktatör, halife ve daha birçok şeyler olabilirdi, fakat büyük adam olmak için O'nun parlak unvanlara ihtiyacı yoktu. Hazırladığı ve kendi ölçüsüne göre kurduğu bir Cumhuriyetin Reisi olduktan sonra çizdiği medeniyet yolunda yürümeye başladı. Kendisi, şüphesiz, tahta çıkabilirdi. Fakat basireti buna mani oldu. Kibirsizdi: gösterişi sevmez, övünmesini bilmezdi. Her gün biraz daha filozoflaşıyor, halk arasında kıymeti artıyordu. Milletin sevgisi ile Cumhurbaşkanlığına getirilip kılıcını astığı, üniformasını çıkardığı günden beri sözlerine sadık kalmıştı. Şeritsiz, sırmasız olan bu haki üniformayı, askerleri, kim bilir, kaç defa ilk hatlarda görmüşlerdi. Şimdi O, kuvvetlerini Türk Milletinin inkişafına hasretmişti; ne orijinal adam? İhtiraslarını tahdit etmesini biliyor, hayatı bir rekabet muvazenesi sayesinde, devam eden yorgun bir memleketi, milletler cemiyetinde aza olan canlı bir devlet haline getirmişti.
Sayfa 59 - Yapı Kredi Yayınları, 11.Baskı, Şubat 2022Kitabı okudu
96 syf.
·
Not rated
·
Read in 17 days
Lise öğrencisi olan Şebnem yaz tatilinin gelmesi ile birlikte zorunlu olarak ailecek gitmek zorunda oldukları memleketlerine gitmeyi hiç istememektedir. Kendilerini her yıl böyle bir yaz tatiline zorlayan babasını diktatör olarak görmekte, sosyal hayattan uzak, eski bir konakta sürgün hayatı olarak gördüğü bir tatili istemektedir. Bu konuda çocuklara fikir sorulmaması, seçme halklarının olmaması ise acı bir aile gerçeği ve kültürü. Şebnem ve ailesinin memleketleri olan Şanlıurfa, Hilvan ilçesindeki aile yadigarı konağa her yaz olduğu gibi gelmeleri ve yaşamaya başlamaları ile birlikte Şebnem için de kâbus dolu günler yeniden başlar. Gece uykularında gördüğü kabusları ve gündüz geçirdiği baygınlık ve bu yaşadıklarını kimse ile paylaşamıyor, anlaşılamıyor olmanın gerginliği içerisinde günleri geçerken komşu kızları Nilgün 'ün de benzer kabusları gördüğünü öğreniyor. Aileleri ile paylaşıyorlar ve psikolog desteği ile terapi alıyorlar. Çocukluklarında birlikte yaşadıkları bir olumsuz yaşantının oluşturduğu travmanın iki genç kızda da benzer tepkimelere sebep olması oldukça ilginçti. Törel değerler içerisinde ile içi iletişim ve bireye saygının zaman zaman göz ardı edildiğini gösteren, sevgi bağı ve aile içi iletişimle pek çok sorunun çözülebileceğini anlatan kısa bir gençlik romanı... Keyifli okumalar dilerim.
Sürgün Konak
Sürgün KonakDerya Kadıoğlu · Uyanış Yayınevi · 20235 okunma
Reklam
O çok akıllı, müthiş zeki, çok bilgili bir insandı. Ama nihayet insandı. Tanrılık, peygamberlik, yanılmaz önderlik, değişmez komenderlik taslayanlardan hiç olmadı. Her insan gibi iyi meziyetlerinin yanında keşke olmasaydı dediği, dediğimiz yanları da vardı ve her insan gibi sonunda öldü. Ne yazık ki erken öldü. Erken ölümünün bir sebebi de yaramaz çocuk gibi davranmasıydı. "Kaç paket sigara içiyorsunuz ekselans?" diye soran Fransız doktora, "Üç paket" diye cevap vermişti. Doktor da bunu tek pakete indirmesini söyleyip gittikten sonra Salih Bozok, "Ama paşam siz zaten bir paket içiyorsunuz her gün," demekten kendini alamamıştı. Atatürk hınzır hınzır gülerek, "Enayi miyim ben Salih?" diye cevap vermişti. "Bir paket içiyorum desem, herif üçte bir pakete indir diyecekti." İşimiz Atatürk'ün yaptıklarını ezberlemek değil, onun akılcılığından öğrenmek, yaramazlıklarına da gülüp geçmektir, zira artık onları değiştirmek için çok geçtir.
Sayfa 133 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
❞Arkadaşları ona ATATÜRK (Türklüğün Babası) adını verir ve bu böylece kabul edilir.❞
Sayfa 297 - Etkin YayınlarıKitabı okudu
Before Night Falls
"Sanatla uğraşan insanlar bir diktatör için tehlike arz ederler. Çünkü sanatçılar güzel şeyler yaratırlar. Ve güzel şeyler de diktatörlerin düşmanıdır."
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.