Kimlik farklılıklarının en önemlisi, gerçek ya da uydurma olsun, dini ayrılıklardı. En büyük ayrışma ise Hindular ile Müslümanlar arasındaydı. Böl ve yönet tarzının en önemli aracı dindi. Din üze­rine araştırmalar yürüten Peter Gottschalk'ın çalışmaları, Hindular ile Müslümanlar arasındaki ayrışmanın İngilizlerin kasti bir projesi olduğunu
dil, bireyin duygusal, kültürel, toplumsal, iktisadi ihtiyaçlarına cevap verir. bir dilin siyasallaşması, o dilin hak etmediği bir biçimde, günlük siyasetin çok önemli bir aracı haline getirilmesidir. oysa, dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır.
Reklam
"Dil her şeyin başlangıcıdır ve sandığımızdan daha çok şeyi ifade eder. Dil, bir iletişim aracı olduğu kadar, öğrendiğimiz her şeyin de taşıyıcısı; şahsi ruh halimiz kadar, toplumsal ruh halimiizin de ifadesi; günümüz kadar geçmişimizin de seceresi; çoğu zaman anlamsız gibi görünen günlük yaşamımızın organizatörü olduğu kadar, bize toplumsal bir kimlik veren ortak kültürel hafızamızın da yaratıcısı; unuttuğumuz her şey kadar, hatırladığımız her şeyin de membasıdır. Dil, yaşayan ve sürekli olarak bizi, ruhi, toplumsal ve kültürel olarak terbiye eden bir organizma; geleceğimizi ana rahminde taşıyan canlı bir bedendir. Dil, din, kimlik, kültür ve tarih olarak kim olduğumuzu ve nasıl hareket edeceğimizi bize anlatan, bu normları bize gösteren ve nereden gelip nereye gittiğimizi bize öğreten dildir."
Gerçek demokrasi mi biçimsel demokrasi mi?
“Demokrasi mücadelesinin bugünkü evresinde demokrasinin olmaz ise olmaz koşulu temel insan haklarına saygı, eşit haklı vatandaşlık ilkesi ve farklı ulusal toplulukların kimlik, dil, din ve kültür haklarının tanınmasıdır. Bu hakların tümünün ya da bir bölümünün tanınmadığı bir ülkede, genel seçimlere dayalı bir sistem uygulansa bile demokrasiden söz edilemez. İyimser bir değerlendirmeyle bu tür yönetimleri gerçek demokrasiden ayırmak için bunlara biçimsel demokrasi denilmektedir.” Tarık Ziya Ekinci
Sayfa 399 - İletişimKitabı okudu
-NOTLAR:- Yazar: Ahmet Yıldız, lngilizce'de ulus anlamına gelen "nation" kelimesi. Latince'de "doğmak" anlamına gelen "nasci" fiilinin ortacından türetilmiştir. Latince'de "nationem" kelimesi soy ya da ırkı çağrıştırır. Bu asli anlamda ulus, ortak kan ve soy bağı fikrini ifade eder. Edebi
Balkanlar, bilhassa Rumeli olarak bilinen bugünkü Bulgaristan, Trakya ve Makedonya, Osmanlı devletinin kök saldığı yerlerdir. Burada yaşayan Müslüman halkın ezici çoğunluğu Türkmen ve Yörük idi yani Oğuz Türkleri'ne mensuptu. Tarihi bakımdan çarpıcı bir kimlik, kültür, dil ve din birliğine sahip olan bu bölgelerde siyasi anlamda modernizm öncesi bir Türk milleti oluşmuştur. Rumeli'de meydana gelen ve kökeni Anadolu'da olan bu milletin başta gelen özelliği; aşiret, kabile üzerinde soy, din, dil, kültür birliğine dayanan bir kimliğe sahip olmasıdır. Kısacası, aşiret ve din üzerinde bir "milli Türk" kimliği ilk olarak Rumeli'de ortaya çıkmıştır.
Reklam
Günümüzde Balkanlarda yaşayan Müslüman Türk nüfusuna karşı yürütülen çeşitli faaliyetlerin temelinde, toplumları öncelikle hâkim yapıya entegre ve devamında da asimile etme anlayışı yatmaktadır. Toplumları asimile etmenin bilinen en etkili yöntemi de; halkı din, dil, kültür ve kimlik aşınmasına maruz bırakmak, sonra da değerlerinden vazgeçmesini sağlamaktır. Değerlerini yitiren toplumların ise uzun süre yaşamasının mümkün olmadığı açıktır.
Sayfa 166Kitabı okudu
"Dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. Bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır."
Bir dilin siyasallaşması, o dilin hak etmediği bir biçimde, günlük siyasetin çok önemli bir aracı haline getirilmesidir. Oysa dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. Bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır.
Etnik kimlik, doğuştan kazanılan bir nitelik, yani genetik, ırki bir özellik değildir. Temelde dil, din, inanç, töre ve benzeri öğelerin belirlediği kültürel bir olgudur.
Reklam
İçinde bulunulan şu an ’ın üzerine kurulduğu bütün kavramlar, fikirler, algılar ve duygular (din, dil, ırk, insan, varlık, Tanrı, demokrasi, tüketim, yabancılaşma, aşk, ideoloji, siyaset, kültür, modernite, devlet, millet, kimlik, cinsiyetler vs.) bu Tarih içinde şekil alır. Bu tanıma göre Tarih, hegemonun zamanı/mekânıdır.
İnançları birbirinden ayıran kırmızı çizgiler vardır. Din, dil, tarih, coğrafya, örf, gelenek görenek vs. bunlardandır. Giyim kuşamı da bu sınıflandırmanın içine sokabiliriz. Çünkü giyim medeniyetten ve inançtan izler taşır. Giysi; kimlik, kültür, taklit ve sosyal statü gibi sahalarla işbirliği içindedir. Bunlardan en önemlisi ve tehlikelisi, taklitle olan ilişkisidir. Zira taklit kişiyi bir başkasının medeniyetini, inancını benimseme ve kendi inancını terk etme noktasına kadar götürmektedir.
Oysa dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. Bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır.
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.