“Öte yandan, anlatıcı bu sağlık kollarının oluşturulmasına gereğinden fazla önem vermek niyetinde değil. Şurası da bir gerçek, bugün yurttaşlarımızın birçoğu, onun yerinde olsalar, bu kolların rolünü abartmaktan kendilerini alamazlardı. Ancak anlatıcı, böyle olumlu eylemlere fazlasıyla önem vermekle, dolaylı yoldan ve büyük bir bağlılık duygusuyla, kötülüğün önünde saygıyla eğilmek gibi bir sonuca varıldığını düşünüyor daha çok. Çünkü o zaman, kötülük ve kayıtsızlık insanların eylemlerinde en sık karşılaşılan etmenler olduğu için, olumlu girişimler de az sayıda gerçekleştiğinden, bu olumlu eylemlerin bu denli değer kazandıkları düşünülebilir. Bu, anlatıcının paylaşmadığı bir düşünce. Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. İnsanlar kötü olmak yerine daha çok iyidir ve gerçekte sorum bu değildir. Ancak insanlar bir şeyin farkında değillerdir, şu erdem ya da kusur denilen şeyin; en umut kırıcı kusur, her şeyi bildiğini sanan ve böylece kendine öldürme tanıyan cehalettir. Katilin ruhu kördür ve her tür sağduyudan yoksunsa güzel aşk ve gerçek iyilik diye bir şey olamaz.”