Sayfalar boyunca bir kadının saf aşkını okudum. Üzerimde bir tesir bırakmadı diyemem. Sonu üzdü. Hem de çok. En azından kadın ölünce hatırlasaydı dedim ama o zaman bu kadar etki bırakabilir miydi ,sanmam. Yani Stefan Zweig başından sonuna kadar duygulara hükmetmiş ve bir solukta bitirmiş. Kısa ama güzel bir serüvendi..
Livaneli, okurlarına önyargıların, insanların birbirlerine neler yapabildiklerini, yapabileceklerini bu kitapta göstermek istemiş ve geçmiş dünya tarihinden yerinde örneklerle bize bunu net bir şekilde ifade etmiştir. İnsanlığın kendini hep başkasından üstün görme durumu savaşlara ve inanılmaz kayıplara yol açmıştır. Zayıf olanların bu olaylar esnasında acımasızca katledildiğini, ama asla bu güç gösterisinin bitmeyeceğini bu kitap sayesinde anlamış olduk. Herkes kendi çıkarını ve üstünlüğünü düşünürken masumları akıllarına dahi getirmek istemiyorlar. Gözlerini öyle kör etmiş hırsları var ki, onlarca giden canı sadece zayiat olarak gören bir bilinç oluşturmuşlar kendilerine. Livaneli ise bize bu kitapta hiç bir suçu olmayan masum insanların hikayelerini aktarmış ve duygularını anlayıp empati kurmamızı sağlamış. Okurken gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir kitap..
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2015137.2k okunma
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.