Babam bu radikal tavrıyla yıllarca kahramanım olmuştu. Bunun sonucu olarak kardeşim Metin ve kendimi radikal İslam hareketinin lider şahsiyetleriyle birlikte hareket ederken bulmuştum. Babam, her nasılsa, özellikle 1970'li yıllarda farklı grupların -hatta rakip grupların bile-saygısını kazanmıştı. Nur Cemaati, MSP milletvekilleri, Suriye ve Mısır Müslüman Kardeşler örgütü, Irak Hizbul Tahrir'i, Af ganistan Hizbi İslami'si ve Sufi tarikatların liderlerini şahsen tanıyorduk. Ancak babam 1970'lerin sonlarına doğru daha radikal oldu ve pasif tarikatlar ve cemaatlerle iletişimi kesti. İran devriminden sonra MSP'yi, kâfir Türk rejimiyle uzlaşmaya varmakla bile suçladı. Babam, teokratik bir yönetimi iktidara getirecek bir devrimden - Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan al Banna, Seyyid Kutub, Abul A'la al Mevdudi, Said Havva ve diğer Selefi liderlerin ideallerindeki bir devrimden-yanaydı.
1978 yılının sonlarından başlayarak İran'da Şah rejimine karşı kitlesel gösteriler yapılıyordu. Babam, geçmişte Şii mezhebinin dini konumu aleyhine makaleler yazmış olan Sünni bir din bilgini olmasına rağmen, İran Devrimi'nin sesli savunucusu olmuştu. Türk hükümetinin İran Devrimi'nin salgın bir hastalık gibi Türkiye'ye sıçramasından korktuğu göz önüne alınınca, babam çok büyük bir risk alıyordu. İşkence görebilir, hapse atılabilir hatta gizli ajanlar tarafından öldürülebilirdi. Ama sağlam karakterli cesur bir adamdı. Bazı dogmaların önemli sınırlamalarına rağmen, diğer dini liderlerle karşılaştırıldığında, bağımsız düşünebiliyordu ve inandığı şeyi ifade etmekten korkmuyordu.