Ah, içimizdeki ahmaklar ah. Temsil ne demek temsil? Karşımızdaki budalalar size bakıp 'işte din bu!' diyorlar. Sizin davranış bozukluklarınızı İslam'a mal ediyorlar. Tamam, onlar budala olmaya budala. Fakat kardeşim, temsil ne demek temsil? Sen müslümansın mübarek, İslam'ı temsil ediyorsun. Dikkat etsene davranışlarına. Hem başını örtmüşsün hem suratında on kilo makyaj, otobüste dolmuşta kakara kikiri. Biraz ağır ol kardeşim, hatunsun, ağır ol. Edepli ol, hicaplı ol. Erkekler de tuhaflaştı. Düşük belli daracık kotlarla geziyorlar. Ne haysiyet kırıcı. Sakalı bıyığı kesip şalvarı çıkaralı beri heybeti yitirdi müslüman erkekler.
Sayfa 88
Yirmiüçüncü Mektub بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ عُمْرِكَ وَذَرَّاتِ وُجُودِكَ Aziz, gayretli, ciddî, hakikatlı, hâlis, dirayetli"beceriklilik" kardeşim! Bizim gibi hakikat ve âhiret kardeşlerin, ihtilaf-ı zaman"zaman farklılığı " ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine "dostluk yakılnlığa "bir mani' teşkil etmez. Biri Şarkda"doguda", biri garbda,"batıda" biri mazide,"geçmiş zamanda " biri müstakbelde, "gelecek zamanda" biri dünyada, biri âhirette olsa da beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Mektubat - 278
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Reklam
Hasan el-Basrî (r.a.)’e birisinin kendisini gıybet ettiğini haber verdikleri zaman o adama, içi hurma dolu bir tabak gönderir ve aracı vasıtası ile şu haberi yollardı: “Ey kardeşim! Duydum ki, gıybetimi yaparak iyiliklerini bana bağışlamışsın. İşte bu hareketine mukabil ben de seni mükâfatlandırmak istedim.”
Enes (Allah ondan razı olsun)'den rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Din kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et." Bir adam: Ya Rasulallah kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim ama zalimse ona nasıl yardım edebilirim söyler misiniz? Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem)'de: "Zalimi zulüm yapmaktan alıkorsun, zulmüne engel olursun, işte bu ona yardım etmektir." buyurdu. (Buhari, Mezalim 4)
Ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair gençlere nisbeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki: "Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir." Hem derdim: "Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
Üzüntü, şeytanın en sevdiği şeydir ! Şeytan, Adem oğlunun yolunu yarım bırakması ve devam ettiği şeyi bırakması için üzülmesini ister. Şeytana, Mü'minin üzülmesinden ve üzüntü içerisinde olmasından daha sevimli bir şey yoktur. Üzüntü, Kur'an-ı Kerîm'de sadece nehy olarak gelmiştir. Rabbimiz buyuruyor ki; وَلَا تَهِنُوا وَلَا
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.