Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
83 syf.
·
Puan vermedi
Hoşgörü, dünya üzerinde yaşayan tüm toplumlar olarak kavgasız, gürültüsüz yaşayabilmemizin en temel şartıdır. Bunun için aynı dilden, aynı dinden, aynı ırktan, aynı cinsten olmamız da gerekmez. Hatta bunlar aynı olmadığı zaman hoşgörüye daha muhtaç bir hale geldiğimiz de yeryüzünde denk geldiğimiz olaylar sebebiyle su götürmez bir
Hoşgörü Üstüne Bir Mektup
Hoşgörü Üstüne Bir MektupJohn Locke · Liberte Yayınları · 2012393 okunma
Reklam
İSLAM VE AHLAK ÜZERİNE BAZI MAKALELER
1. Açıkgenç, Alparslan, “İslam Ahlakı ve İslam’da Mutluluk Anlayışı”, Adıyaman Uluslararası Safvan Bin Muattal ve Ahlak Sempozyumu, 2013, s. 14-30. 2. Akdoğan, Ali, “Bireysel ve Toplumsal Hayatta Ahlaka Olan İhtiyaç ve İslam”, EKEV Akademi Dergisi - Sosyal Bilimler -, 2004, cilt: VIII, sayı: 18, s. 179-194. 3. Algül, Hüseyin, “Hz. Peygamber'in
_Hissedebileceğiniz en güzel şey, hayatın esrarlı tarafıdır. Sanatın ve bilimin beşiğinde, bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ölü gibidir. _Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir, delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekânın var olmamaya devam
176 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
VICENTE B. IBANEZ: HAYATI VE ROMANCILIĞI
Vicente Blasco Ibáñez, 1867 yılında, önemli bir kültür kenti ve Akdeniz'in başlıca limanlarından biri olan Valencia'da doğup büyümüştür. Küçük bir işletmeye sahip olan orta sınıftan Aragon kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi sert ve dindar bir kadındır. Babasının bir ticarethanesi vardır. Blasco, çocukluğunda
Kulübe
KulübeVicente Blasco İbañez · Öteki Yayınevi · 200772 okunma
Türkiye'de sosyolojinin kurucusuyla, cumhuriyetin fikrî kurucusu aynı kişidir! Bu bile sadece, sosyolojinin devletle ne kadar bağlı olduğunun bir işaretidir. Bunun konumuza etkisi sosyolojinin uzun yıllar sekülerleşmeyle, laikleş(tir)meyi birbirine karıştırması olmuştur. Buna tepki duyan İslamcı sosyologlar/ilahiyatçılar ise, Türkiye'de dindarlığın kamusallaşmasını, yani sekülerleşmesini, ilginç bir biçimde sekülerleşme kuramlarının çöküşü olarak okumuşlardır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Günümüzde entelektüel olmak ile dine mesafeli olmak ilişkili göründüğü için, entelektüel camiada kabul görmek isteyen birey veya bu camiada sosyalleşen birey, dine mesafeli hale gelebilir. Leuba'nin (1917), seçkin bilim adamlarının inançsız olduğunu gösteren araştırmasından hareketle birçok kişi, eğitimli olmakla ile inançsız olmak arasında olumlu bir ilişki olduğunu iddia etmiştir. Ancak bilim adamı tek başına faaliyet yürüten ve diğer meslektaşlarından bağımsız hareket eden bir kişi değildir. Bilimin kurumsal yapısı nedeniyle, bilim adamının çalışma yaptığı alandaki kişilerden, görev yaptığı kurumdan, etnisitesinden ve ideolojik görüşünden ayrı olarak bilimsel faaliyet yürütmesi pek mümkün değildir. Bilim adamı bir bilimsel geleneğe dâhil olarak faaliyet yürütür. Bilim adamı belli bir bilimsel çevrenin içinde yetişir ve belli bir bilimsel bakış açısının mensubudur. Bundan ötürü, bilim adamları için de sosyal çevrenin belirleyici etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Mauss'a (1969) göre akademisyenler arasında dindarlığın düşük olmasının nedeni, akademisyenliğe geçişteki seçiciliktir (s. 129). Nitekim bilim çevrelerinde pozitivist bilim anlayışının etkin olduğu ve bilim camiasına kabul edilmek veya tutunmak isteyenlerin de bu anlayışı zamanla benimsedikleri bir vakıadır. Vitz (2013b), bu durumun en güzel örneklerinden biridir. Stark'a (2002) göre bilim adamlarının inançsız çıkmaları, araştırmanın yöntemiyle ilgilidir,
Bu noktada, modern kölelerde de, örneğin ABD'nin güney eyaletlerindeki pamuk işçilerinde, doğal ve zorunlu olarak Hıristiyanlığın çok güçlü bir etkisi vardır; bu dindarlığın altında, kendi başlarına kaçmanın bir yolunu bulamadıkla­ rı, korkunç bir zulme verdikleri tepki yatmaktadır.
Dindarlığın etkisi
2005 yılı Temmuz ayında: 2 Trilyon toplanıyormuş. İlin müftüsünün kaçak elektrik kullanan evlerde alınan abdestin, kılınan namazın kabul olmayacağı şeklinde ki bir fetvası, Diyanet İşleri Bakanlığı'nın da bu fetvayı doğrulamasından sonra aynı ilde elektrik abonelerinden ayda 5 Trilyon toplanmıştır..
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.