Hukukun üç kademe mer'iyet/meşruiyet temelleri olmaksızın, dinî duyarlılıkların doğrudan kamu hayatına şekil vermeye başlaması; objektif ve istikrarlı bir kamu yönetimini değil, yönetici sınıfın dinî telakki ve önceliklerini yansıtan mezhebî, mahallî ve kişisel inisiyatiflerin devreye girmesi sonucunu doğurur. Bu da neticede, dinin belirli bir toplum modeline eşitlenerek siyâsallaşması ve ideolojik bir hâl alması demektir. Böyle olunca, etnisite ve ideolojilerin ayrıştırıcı rolüne dâir değerlendirme, din için de geçerli olmakta; getirdiği üst insanî ve ahlâkî değerlerle barış ve huzurun güvencesi sayılan din, birden çatışma ve ayrışma ortamının temel enstrümanı kılınabilmektedir.
Dinin Siyasallasmasi/Kemalizmin Dinlestirilmesi
Türkiye'de Kemalizm ile İslamcılık arasındaki çekişmenin bir kaynağının İslamiyetin siyasallaştırılması olduğunu daha önce belirt- miştik. Fakat bunun bir diğer kaynağı da Kemalizm'in bir tür din gibi yorumlanmasıdır. Türkiye'de ulus-devletin yaratılması sırasında din kamusal alanın ve siyasetin merkezinde yer alıyordu. Kemalizm ken- dini din tarafından işgal edilen bu merkezi alana sokmaya ve dini de özel alanla sınırlı tutmaya çalıştı. Kemalizm'in din ile ilgili projesi, inancı kişisel bir konu haline dönüştüren Protestan devrimini Türkiye şartlarında yinelemekti. Kemalizm bunu, dinin siyasi rolünü baskı al- tına alıp kamusal görünümünü devletin düzenleyici eline bırakarak yapmaya çalıştı (bkz. Keddie, 1997). Dolayısıyla Türkiye'de siyasal sekülerleşme, düşünsel sekülerleşmeyi dışlayan bir biçimde gerçek- leşti; çünkü kutsal ve sorgulanamaz olan İslami doğruların yerini yi- ne kutsal ve sorgulanamaz olan Kemalist doğrular almıştı. Bu durum, Türkiye'de demokrasinin kurulması ve sürdürülmesi konusunda so- runlara yol açmıştır.
Reklam
Dinin siyasallaşması, Batı uygarlığı karşısına alternatif olarak çıkma istencini dile getirmekte "radikal İslamcı" akımları oluşturmaktadır. İslamcı kadınlar, müslüman geleneksellik ile Batı moderizminin eleştirisi arasında yeni bir alternatif sistem yaratmaya çalışan bu radikal İslamcı akımın içinde yer alırlar.
Sayfa 128Kitabı okudu
1950'lerde yaşayan biri zaman yolculuğuyla bugüne gelseydi siyasette ve toplumda hangi değişimleri görürdü? Bu değişimin yönü ve özellikleri nelerdir? Bu soruların yanıtları oldukça kolaydır: * Yaygın bir akılsızlaştırma * Dogmalara karşı yaygın bir eğilim * Aklın küçümsenmesi, akıl dışılığın büyütülmesi * Yaygın ve sistematik bir dinselleş(tir)me * Siyasette ve toplumda doğaüstü referansların merkeze konması * Dinin siyasallaşması
Sayfa 7 - Bulut YayınlarıKitabı okudu
...uyanışçı tarikatların İslam'ı toplumun ve dinin savunulmasında kitleleri harekete geçirmek için kullanmalarına mukabil, Sultan Abdülhamid'in aynı İslam'ı Osmanlı Devleti'nin savunulmasında kitleleri harekete geçirmeye çalışan "amaçlı" bir ideoloji olarak kullandığını söyleyebiliriz.
Dinin Siyasallaşması
Tam bir Hellenistik özellik: Krallar büyük rahipleri göreve atıyorlar ve kral kültüyle birleştirerek, iktidarlarını güçlendirmek için dinden yararlanıyorlardı.
Reklam
TKP'nin bu konudaki tavrı nettir: Din ve vicdan özgürlüğü başkadır, dinin toplumsal ve siyasal hayata kurallar koymaya kalkışması, yani siyasallaşması başka... Siyasetin ve toplumun kurallarını, çağın koşulları ve insanlığın vardığı gelişkinlik düzeyi belirler. Örneğin insanlık, kadın-erkek eşitliğini bir değer ve bir kural olarak kabul etmiştir. Kimse dini gerekçe göstererek, kadınların toplumda ikinci sınıf insan muamelesi görmesini savunamaz. Ya da kimse, çağdaş ceza kanunu yerine dinin öngördüğü cezaların uygulanmasını savunamaz.
Sayfa 40
175 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Şeyhlikten Şahlığa...
Kızılbaş Türkmenlerin şeyhlerini şah yapmak için girdikleri girdikleri mücadeleler... Bir inanç hareketinin devletleşmesi, biçim değiştirmesi, dinin siyasallaşması, devletin dinin hizmetine girmesi, dinin devletin dayanağı haline gelmesi... Kısa zamanda baş döndürücü gelişmeler. Ve Çaldıran yenilgisi... Tufan Hoca meseleyi bütün yönleriyle tereddüte yer burakmadan ortaya koymuş. Keyifli okumalar...
Son Kızılbaş Şah İsmail
Son Kızılbaş Şah İsmailTufan Gündüz · Yeditepe Yayınevi · 2010309 okunma
Günümüzde müslüman kadınların örtünmeleri, bir anlamda, İslam ve Batı medeniyetleri arasındaki sınırların aşılamazlığını akla getirir. Başka bir deyişle, kadınların örtülü bedenleri, Batı modernliğinin İslamcı eleştirisinde cinsiyet sorununun ve cinselliğin merkeziliğini yansıtır. İslamcılık, kadınları iffetin ve ahlakın işaretleri olarak gösterir. Kadının katılımı ve siyasallaşması da, benzer şekilde, kendini yerel sahanın sınırları içindeki farklı cinsiyet rollerinin tanımlamalarından uzaklaştıran kamusal ve kolektif bir kadın kimliğinin oluşumuna olanak verir. Bu nedenle, bir yaşam biçiminin İslamileştirilmesinde ve dinin politize edilmesinde çağdaş bir sembol olarak kullanılan İslamcı örtünme, yalnızca İslam ve Batı, modernlik ve gelenek, laiklik ve din arasında değil aynı zamanda erkeklerle kadınlar ve kadınlarla kadınlar arasındaki güç ilişkileriyle de kesişir.
222 syf.
·
Puan vermedi
Türkiye ve Halkı
Her Türk vatandaşının okuması gereken bir kitap. Aşırı sevdim. Tekrar tekrar okumayı planlıyorum. İncelemeye gelecek olursak; kitap, insan, devlet, politik liderlik, demokrasi konularını evrensel olarak inceledikten sonra, Türkiye’de devlet, cumhuriyet ve demokrasi anlayışı ile bugün yaşanan Türkiye’yi yorumlayıp değerlendirmektedir. Türk ulusu ve devletine yönelik öncelikli tehlike olarak kıymetlendirilen; PKK’nın silahlı gücü ve siyasal gelişimi, Ortadoğu’da yürütülen emperyalizm ve Avrupa Birliği ile Kuzey Irak’taki Kürt devleti girişimi, din istismarcılığı ve dinin siyasallaşması ayrıca ele alınmaktadır. Eserin, İleri, Daha İleri, Ama Nasıl? bölümü ise ferdin ve toplumun düşünce, fikir ve hareketlerinin nasıl olması gerektiğini açıklamaktadır.
İnsan ve Devlet
İnsan ve DevletOsman Pamukoğlu · İnkılap Yayınevi · 2007240 okunma
Reklam
Tersine Sekülarizm
Abdülhamid hanedanı devletin hizmetine sokmuş ve halifeyi Osmanlı dini-siyasi toplumunun temsilcisi saymıştır. Hilafetin saltanattan fiilen ayrılışı devlet ile dine özerk alanlar ayırarak bir çeşit tersine sekülarizm yaratmıştır, yani devleti dinin baskısından kurtaracak yerde, maksadı bu olmamasına rağmen, dini devlet hakimiyetinden kurtarmıştır.
Sayfa 414Kitabı okudu
Ne var ki, örf (âdet ve teamül hukuku) ve kanunname (sultanın kanun kuvvetindeki kararnameleri) devlete dinin dogmalarını, yani katı ve değişmez kurallarını yumuşatmak ve toplumu ve Sultan tarafından atanan Şeyhülislamı kontrol etmek imkânını veren hukuki araçlar oluşturmuşlardır.
Sayfa 576Kitabı okudu
Sultan Abdülhamid ve dinsel uyanışçılar dinin, toplumun ve devletin hayatiyetini canlandırmanın peşindeydiler, ama bunu yapmakla İslâm'ı bir ideolojiye dönüştürdüler.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.