Kaybetme korkusu
İçimden, söyleyeceklerimi prova ediyorum. Hayatın gerçekleri işimi elimde tutmak için beni tekrar zorluyor. Mimar, eser, ruhu içinde duracak, diye bir şeyler geveliyorum. Can havli prensiplerim uçup gidiveriyor. Can havli, insanın en gerçek hali. Asla demeyi bırakıp olana sarılıyoruz. Olduğumuz şey neyse ona, kendimize. Çok açık. "Asla!" demek için fazla cesur insan. Hızlı koşuşuna güvenir ceylan, bekler. Bilmez ki yem oluşu kibirliliğinden. Can havli insanın geçmek zorunda kaldığı en dar ve bodur kapıdır. İster prensip ister inat deyin ister şöhret ya da zenginlik. Aklınıza gelen her neyse hepsinin belini büken tek şey kaybetme korkusudur. Kaybetmek, ASLAN terbiyecisidir, en kibirli insanı bile dize getirir. Kaybetmemeyi istemek ise ASLA terbiyecisidir. "Asla!" demeden önce çok düşünmek gerekir. O an mesleğimi kaybetmek istemiyorum, "Asla!" sırtima bir diken gibi batıyor, terbiye oluyorum.
Sormadı ve ben de onu engellemedim. Sonunda bir diginde parmakları omuz askılarımda dolaştı ve onun askolan kolumdan geçirmesini izledim. Elbise yere ayaklarımın kena rina düşüverdi. Şimdi üzerimde siyah topuklularım ve kırma zı tangam kalmıştı. Bu manzara karşısında Hudson'ın gözlen Büyümüştu. Kendime söylediğim sağlıklı ve sağlıksız
Sayfa 154
Reklam
Gazetenin üçüncü sayfasındaki " Mahkeme koridorlarında" köşesinde ve " Gün Uğursuzun" başlığıyla Sabahattin Ali'nin yazdığı yazı yine yakın ilgi (!) uyandıracaktır. "Sakin duruyor, suçlu o değilmiş sanki: - Suçun ne? diye sordular. Göğsünü kabartıp, bir matah yapmış gibi: - Siyasi! dedi. Bu kendi halinde
Geri183
833 öğeden 831 ile 833 arasındakiler gösteriliyor.