Uzakta, kendinin bile ücrasında yaşayan, sürgüne uğradığı bu pıtraklı diyarda,
dar çünkü dargın havsalasının taşımaya güç yetiremediği bu dünya
ve içinde kıvrak bir küheylan gibi debelenen bu yaşamak arzusu boğarken O’nu;
itiraz eden, direngen ve aksi
ruhun bu kırgın ikindisinin,
iyice işittim, hırçın ve alazlı sesini.
Öyle ki yineledi
Thomas Bernhard'ı nasıl, nereden, kimin rüzgârıyla tanıdım bilmiyorum. Eminlikle göz kapadığım şey bu tanımanın sık sık bi' "iyi ki" duygusu yarattığıdır içimde.
Modern hayatın bireysel tutumu içerisinde her kişi kendi farklılığıyla yaşarken hayatını, aslında kollektif bi' farklılık toplumunu oluşturuyor; yabancılaşma. Sevgili Bernhard
...
Yalnızım, köhne maddeler arasında,
yağıyor üstüme beni andıran bir yağmur,
beni andıran çılgınlığıyla, yapayalnız ölü dünyada,
yağdıkça geri çevrilen, direngen bir biçimi olmadan.
Bazı kitaplar vardır; beklenmedik kapı çalışlarla gelir onlar ve sizi kolayca ele geçirirler. Kitabı elime aldığımda edindiğim izlenim ne derece aklı havada, mavi-pembe ise, okudukça o kadar kahvelendi, kızardı içim, basitçe okuyup geçemedim, istemsiz ağlamalarla duraklayarak başka bi’ benle bitirdim kitabı.
Colette benim daha önce Cicim, Avare
"Unutma, hayat cesurları sever. Başına gelebilecek her türlü belayı göze almalısın. İster teke tek kavga olsun, ister karşına bir ordu çıksın, bileğin sağlam, yüreğin pek, iraden direngen olmalı."
"Size öyle bir hikaye anlatacağım ki, anlatacaklarım bittiğinde, öğrendiklerinizin bir kısmını unutmak isteyeceksiniz. Heyhat, hepimiz unutmayı becerecek kadar şanslı değiliz."
Nermin Yıldırım ne güzel anlatmış Feribe'yi ve onun hikayesini. Okumalara doyamadım ben. Şimdiye kadar okuduğum beş kitabı içinde hem Unutma Derslerini hem de
Dik başlı yürüyüşlerin olmalı.
Her aşkı feda edebilecekmiş gibi duran çelik bir kalp taşıyormuş gibi asi, umarsız ve ifadesiz bakışlarla yürümelisin. Fakat hiç kimse bir yaprağa gözyaşı dökebilecek olmanı anlamamalı. Güçlü ve direngen yürüyüşlerin olmalı.