"Diriliş, aslında bir edebiyat akımından çok, bir hakikat akımıdır. Yeniden inanmak, yeniden düşünmek, yeniden duymaktır." Diriliş, ancak İslam'dan ayrılışın sona erişiyle, ona yeniden kavuşmayla gerçekleşir. Diriliş öldükten sonra tekrar dirilmeyi yani kıyameti, Vel basü badem mevti hatırlatır bize. Bu doğrudur. Öldükten sonra kıyamet saati başlamıştır. Vaktin sahibinin önünde tekrar diriliş için ölmeden evvel dirilmiş olmak gerekir. Bunu öğretir Sezai Karakoç...
Bir değer ortaya koymak, kendini yaşamaktır. Eleştiriden öteye gidememek, başkalarını yaşamaktır. Sürekli olarak sadece başkalarının yaptığını eleştirmek, eleştirilenin halesi haline gelmek demektir. Kendi yaşamını bir kum saati gibi boşaltıp başkasının yaşamını onun yerine doldurmuş olur, kendini bırakıp hep başkasına dikkat eden. Başkasının zamanını kendi zamanının yerine yerleştirmek, kendini ölü haline getirmek sonucunu doğurur bu dikkatin yerinden oynaması.
Diriliş Saati
Ey bir emre hazırlanan simsiyah gecede
Karanlığı emip emip de gebe kalan
Ey her depremden sonra biraz daha doğrulan
Herkesin
Veba girmiş bir şehrin hem halkı
Hem seyircisi olduğu bir günde
Ey düştüğü yerden kalkmaya hazırlanan ülke.
Her damlası bir zafer müjdecisi
Bir posta eri gibi
Yağmur yüzümüze değince
Çıkacağız yola.
Çıkacağız yola
Hesap günü gelince
Yağmur yüzümüze değince
Güneş bir mızrak boyu yükselince.
Burda tanıştığım bir arkadaşın tavsiyesi üzerine bu ramazan okuyacağım kitaplardan olabilir.
Internette bulduğum bu bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü ben okuyup incelemeyi yazana kadar ramazan bitebilir :)
Mütefekkir-şair sezai Karakoç’un bir ömür boyunca daha çok ramazanlarda yazdığı oruç hakkındaki yazıları “Samanyolunda Ziyafet”