…” ‘Bu saatte vapur olmazmış karşıya’. Fevziye hafif bir rahatlama duydu sanki bu sözden. Denizin üstünde giden bir şeye binmek fikri korkudan karnını ağrıtmıştı çünkü. Bu ihtimali tamamen ortadan kaldırmak ister gibi, ‘şart mıymış vapura binmek,’ diye sordu çekinerek. ‘Bir köprü falan yok muymuş?’ Fahrettin bey, ağzındaki dumanı öfkelenmiş gibi hızlıca boşalttı. ‘Cahil cahil konuşma Fevziye Allsen,’ dedi. Sigarayı tuttuğu eliyle, uzaklığı işaret etmek ister gibi karşı kıyıyı gösterip, ‘şuraya köprü mü olurmuş!’ “…
Ne çok imkansızlık geçti bu memleketin üstünden.
Ne çok yokluk elini kolunu bağladı.
Ne çok kendini bilmezin eline rütbesini verip yoluna devam etti bu memleket.
Ne çok soyguncu gördü, ne çok soyguncu görecek…
Dikkat, bu bir halk romanıdır.