Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"...Kültür, bebeklikten itibaren içselleştirilir, kendimizi ve diğerlerini nasıl algıladığımızı belirler. Kültür, dil içerisinde var olan, dil ile öğrenilen, günlük yaşantıda ve ilişkilerde kendisini gösteren, duyguların nerede, ne zaman, nasıl şekilleneceğini belirleyen bir olgudur. Bu durumun sadece dizilerin ve magazin programlarının verdiği mesajlarla yozlaştığını söylemek eksik olacaktır Kitle iletişim araçları, popüler kültür ve internet kullandığımız dili de bozmaya başlamıştır.."
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"...toplumsal norm, geleneksel değer ve dinî kurallara aykırı olarak televizyon ve internette ikincil ya da “inorganik” sosyalleşmeler yaşayan; egoist, faydacı, hazcı, sosyal ahlakı cinselliğe indirip imkân bulduğunda her türlü ahlaksızlığa açık her yönüyle kafası karışık bireyler arttıkça hedefsizlik, kimliksizlik ve yabancılaşma da artmaktadır..."
Reklam
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"...“düşünüyorum öyleyse varım” cümlesi kısmen bu hakikate işaret eden bir önerme olarak kabul görmüştür. Ancak kişilik göstergesi, itibar devşirme aracı, üstünlük vasıtası olarak görülmeye başlanan tüketim çılgınlığı bu asli özelliklerin yerini alarak yabancılaşmanın temel lokomotifi olmaya başlamış ve ‘tüketiyorum öyleyse varım’ formülasyonuna dönüşerek bu acı hakikatin göstergesi olmuştu..."
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
Sahabenin büyüklerinden Hz. Ömer’e ‘’Namaz kılan ihtiyarı severim ama namaz kılan gence aşığım.’’ dedirtecek kadar sevimli...
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"...“Mesafeler Var Aynı Odada” başlıklı bir kitap var. Ergenlik psikolojisini anlatıyor. Ebeveynle çocuk arasında, aynı çatı altında yaşadıkları hâlde, ne derece yabancılaşma olduğunu ele alıyor. Çünkü anne çalışıyor, eve yorgun geliyor, bir de ev işleriyle uğraşıyor. Çocukla ilgilenecek, ona sevgisini hissettirecek vakti yok. Ya da gün boyu iş hayatında duygusuzlaşıyor, hatta erkekleşiyor, kadın duygusallığını, annelik yaklaşımını kaybediyor. Avrupa’da kimi hükûmetler bu durumun farkında. Annenin çocuğuyla ilgilenmesi için yollar arıyorlar. Ev hanımlarına maddi destek imkânlarını arttırıyorlar..."
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"Ben evime ADSL almadım, çocuklarıma bilgisayar oyunları oynatmıyorum. Akşamları ev gezmelerine gittiğim zaman çocuklarımı mutlaka götürüyorum. Annesinin, babasının arkadaşlarını bilsinler, farklı insanlar tanısınlar diye. Ama bazı ailelere bakıyorum; anne baba televizyon seyrediyor, çocuklar diğer odada bilgisayarın başında. Çocuklar eve gelen misafire “hoş geldiniz” bile demiyor. Çocukların anne baba ile ilişkileri sınırlı. Birlikte bir şey yapma zevkini, birbirine ait olma hissini çoktan kaybetmişler..." (Sf 11)
Reklam
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
Rabbimizin bahşettiği imkânlara kavuşunca nimetin asıl sahibini göz ardı edip sahip olduklarımıza sıkıca sarılarak “benim” der dururuz: benim malım, benim işim, benim başarılarım, benim toprağım, benim çabam, benim amellerim… Ucup hastalığı diyor buna ehligönül.
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
"...Anne ve baba, çocuğun ya da gencin tamamen kendisine tabi olmasını isteyebiliyor. Böyle şeylerle çok karşılaşıyorum. Babanın veya annenin kuvvetli bir egosu var. Buna psikoloji dilinde “enstrümental narsisizm” deniyor. Aletli narsisizm… Yani ben kendi narsisizmimi doyurmak için çocuğuma büyük yatırım yapıyorum. Bazı anne babalar çocuklarına o kadar yükleme yapıyorlar ki çocuklar 12-13 yaşına geldiği zaman pilleri bitiyor hayatta. Bu da ileride büyük değer erozyonuna yol açabiliyor. Çünkü çocuklar sadece başaranın değerli olduğuna inandıkları, yardımlaşma, merhamet ve diğerkâmlık gibi özelliklerin kıymetsiz addedildiği bir dünyada büyüyorlar. Bu tür çocuklara hayatta anne babaların verdiği telkin şu; “başar, başaramıyorsan bir hiçsin.” Bu kaba, yanlış bir telkindir çocuğa. Çocukların hayatta başarmasını istediğimiz şey, sadece maddi başarılar. Mesela iyi insan olmayı başarmayı çocuklarına kaç aile öğretiyor? Diğerlerine yardımcı olmayı, fedakâr, feragat edebilen insanlar olmayı kaç aile öğretiyor günümüzde? Testlerden yüksek al, iyi üniversiteye gir, çok meziyetli ol ki sana baktıkları zaman beni alkışlasınlar. Buna hakkımız var mı?..."
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
Yabancılaşma, çaylı, mısır patlaklı, kestaneli, kavurgalı ev sohbetlerinin yerini, cipsli, kolalı, televizyonlu sessizliğin almasıdır.
Diyanet Aylık Dergi-Din, Kimlik ve Yabancılaşma- 2016/ Mart
Cemil Meriç, Batılılaşma tutkusu ile kendi toplumuna yabancılaşan sözde aydınlara ağır bir suçlamada bulunur: “Türk Batıcılar, fikir hayatını geliştirmediler, öldürdüler. Hasta bir karamsarlık ve onun yarattığı bencil, aşağılık bir çıkar düşkünlüğü. Batı’yı ihya eden zihniyet, bizi çökertiyor. Çünkü Batıcılar, gerçekte Batı’yı da tanımıyorlar.” Meriç, Batı’yı tanımayan bu zihniyet sahiplerinin kendi memleketlerine de yabancı olduklarını vurgulayarak onlara bir Hintli bilgenin şu sözünü hatırlatır: “Hatadan hakikate geçilmez, bir hakikatten bir hakikate geçilir.” (Umrandan Uygarlığa, s. 63.)
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.