Ben insanları, sonsuza uzanan insanlık örtüsünün altından romanların çıkarıp gösterdikleri kadar tanıyordum. İnsanlar bana hep edebiyatın parlak ışığından yansımıştı.
-Tanrı'nın insanları ciddiye aldığına inanıyor, dedi.
Bende güldüm, "almıyor mu" dedim.
-Neden alsın, Tanrı yaptığından çok pişman olmuş, unutmaya çalışıyordur, eminim hatıra defterinden bu sayfayı yırtıp atmıştır.
Edebiyatın özü insandır... İnsanların duygulardır. Bütün duyguların içinden çıktığı tohum da sahip olma isteğidir. Bir insana, bir insanın ruhuna sahip olmak istediğinizde, bu aşktır. Bir insanın bedenine sahip olmak istediğinizde bu şehvettir. İnsanları korkutacak, onları sizin emirlerinize uymak zorunda bırakacak bir güce sahip olmak istediğinizde bu iktidardır. Para sahip olmak istediğinizde bu aç gözlülüktür. Ölümsüzlüğe, ölümden sonra da yaşama hakkında sahip olmak istediğinizde, bu inançtır. Edebiyat da aslında tek kaynaktan, sahip olma istediğinden çıkan bu beş ana damardan beslenir, bunları anlatır. Öz budur.