"Merhaba bey, nasılsın?" Kâtip de irgatbaşıyı sevmezdi ama, belli etmedi: "İyiyim. Sen?" "Sağlığına duacıyım..." Kâtip, pamukçu " oğlanlardan sonra "kütlücü"lerin de kartlarını zımbalayıp, "sulu kozacı"lara geçti. Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip, "Ne
Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: — Donuyoruz desene lan, hırt! işçinin çeneleri vuruyordu: — Donuyok, diye tekrarladı. — Donuyoruz de be! — Donuyok! — Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz! — Do-nu-yok.
Reklam
Biraz insan ilişkileri karalaması yapayım dedim "iletişim"
Bardağı ters tutun ve içine su doldurmaya çalışın. Bardağın içine su doldurabildiniz mi ? Muhtemelen yerçekimi olduğundan dolayı dolduramadınız. Su, bardağın tabanından etrafına akarak ve yere (lavaboya) dökülür. Peki bunun konumuz ile ne alakası var ya da Amerikayı tekrar keşfetme kararı mı aldı bu adam dediğinizi duyar gibiyim "**sen neyin
Neyzen Tevfik. Almanın da vermenin de bir adab-ı varmış.
Almanın değil, vermenin büyük zenginlik olduğunu bilenlere selâm olsun. Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil ortada kalır. Sığınır bir caminin şadırvanına ve bekler ki birisi onu görsün ve yardım etsin. Fakat hava soğuk gelen giden yok. Çaresiz kalkar yerinden ve perişan, kalacağı yere doğru yürümeye başlar. O do dönemin en varlıklı ailelerinden birinin gencecik oğlu askerden yeni gelmiştir, O'nu görür ve halini anlar. Genç adam o dönemin en büyük parasını cebinden çıkarır , takdim edecektir ama bir sorun vardır. Karşısındaki kockoca Neyzen Teyfik'tir. Allah'ın deli ve veli kulu. Koca Neyze' nin sağı solu belli olmaz ki, bir bakarsın devlet başkanlarına kafa tutar bir bakarsın zamanın en zengin adamlarını yerin dibine sokar. Deli kanlı parayı buruşturup Neyzen Tevfik'in ayaklarının dibine doğru hafifçe atar, sonra omuzuna hafifçe dokunur. - "Efendim paranızı düşürmüşsünüz" der. Neyzen tabiki anlıyor inceliğini, zerafeti. -" Ah be çocuk, ah be evlâdım... O düşen sizin pırlanta kalbinizdir"der . Doğumu 24 Mart iyki
Böyle bir sahne izlemiştim demek bu kitapta geçiyormuş
Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: "Donuyoruz desene lan, hirt!" İşçinin çeneleri vuruyordu: "Donuyok," diye tekrarladı. "Donuyoruz de be!" "Donuyok!" "Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz!" "Do-nu-yok." "Ayı efendim ayı. Donuyoruz!" "Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..." Araya irgatbaşı girdi: "Nefesini tüketme. Bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara varmi somun! Yerler! Var mı nallı Fatma? Tamam...". Kâtiple irgatbaşı arka mağazalara gülüşerek giderlerken, "Donuyoruz" diyemeyen işçi eliyle arkalarından "Nah!" yaptı. Sonra da iş arkadaşına döndü: "Donuyoruz," dedi. Arkadaşı güldü: "Kâtibe niye demedin?" "Keyiflensin diye..." "Keyiflensin diye mi?" "Keyiflensin diye. Bizi ayı, kendini adam bellesin fukara!"
Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Katip, "Ne o?" dedi. "Ne oluyorsunuz?" Kalın kemikli, iriyarı ama kupkuru biri, "Donuyok," diye tekrarladı. Katibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: "Donuyoruz desene lan, hırt!" İşçinin çeneleri vuruyordu: "Donuyok," diye tekrarladı. "Donuyoruz de be!" "Donuyok!" "Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz!" "Do-nu-yok." "Ayı efendim ayı. Donuyoruz!" "Diyemem katip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..." Araya ırgatbaşı girdi: "Nefesini tüketme. Bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara var mı somun! Yerler! Var mı nallı Fatma? Tamam..." Katiple ırgatbaşı arka mağazalara gülüşerek giderlerken, "Donuyoruz" diyemeyen işçi eliyle arkalarından "Nah!" yaptı. Sonra da iş arkadaşına döndü: "Donuyoruz," dedi. Arkadaşı güldü: "Katibe niye demedin?" "Keyiflensin diye..." "Keyiflensin diye mi?" "Keyiflensin diye. Bizi ayı, kendini adam bellesin fukara!"
Reklam
Biraz uzun ama ikonik bir sahne
Merhaba bey, nasılsın?" katip de ırgatbaşını hiç sevmezdi,ama belli etmedi. "İyiyim.Sen?" "Sağlığına duacıyım..." Katip, "pamukçu" oğlanlardan sonra "kütlücü" lerin de kanını zımparalayıp"sulu kozacı" lara geçti. Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titresiyorlardı.Katip, "Ne
Alışmışık ..:))
— Donuyoruz desene lan, hırt! işçinin çeneleri vuruyordu: — Donuyok, diye tekrarladı. — Donuyoruz de be! — Donuyok! — Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz! — Do-nu-yok. — Ayı efendim ayı. Donuyoruz! — Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..
Sayfa 64
Sonra kâtibe: “Merhaba bey, nasılsın?” Kâtip de ırgatbaşıyı sevmezdi ama, belli etmedi: “İyiyim. Sen?” “Sağlığına duacıyım...” Kâtip, “pamukçu” oğlanlardan sonra “kütlücü”lerin de kartlarını zımbalayıp “sulu kozacı”lara geçti. Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip, “Ne o?” dedi. “Ne
Sayfa 62 - Everest Yayınları
Genç Türkiye Cumhuriyeti'ne 1923 yılı itibariyle Osman­ lı'dan kalan miras şudur: Nüfusun %80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bir bölümü yerleşik değil göçebe. 40.000 köyün 37.000'inde ne okul var, ne yol var ne posta ne de dükkan. 40.000 köyde yaklaşık 1 1 milyon insan yaşıyor. Bu insanların ancak %2'si okuryazar. 1922 istatistiklerine
Reklam
İki okul okuyan, okumayanı ayı zannediyor.. :)
Kâtip, "Ne o?" dedi. "Ne oluyorsunuz?" Kalın kemikli, iriyanı ama kupkuru biri, "Donuyok," diye tekrarladı. Katibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: "Donuyoruz desene lan, hırt!" İşçinin çeneleri vuruyordu: "Donuyok," diye tekrarladı. "Donuyoruz de
Kral hareket
Sulu kozacılar sırılsıklam üst başarıyla titreşiyorlardı. Kâtip "Ne o?" dedi. "Ne oluyorsunuz?" Kalın kemikli, iriyarı ama kupkuru biri, "Donuyok," diye tekrarladı. Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu: "Donuyoruz desene lan, hırt!" İşçinin çeneleri vuruyordu: "Donuyok," diye tekrarladı. "Donuyoruz de be!" "Donuyok!" "Mahsus mu yapıyorsun? Do-nu-yo-ruz!" "Do-nu-yok." "Ayı efendim ayı. Donuyoruz!" "Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..." Araya geldi ırgatbaşı girdi: "Nefesini tüketme. Bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara var mı somun! Yerler! Var mı nallı Fatma? Tamam..." Kâtiple ırgatbaşı arka mağazalara gülüşerek giderken, "Donuyoruz" diyemeyen işçi eliyle arkalarından "Nah!" yaptı. Sonra da iş arkaşına döndü: "Donuyoruz," dedi. Arkadaşı güldü: "Kâtibe niye demedin?" "Keyiflensin diye..." "Keyiflensin diye mi?" "Keyiflensin diye. Bizi ayı, kendini adam bellesin fukara!"
Sayfa 68 - Everest Yayınları 60.BaskıKitabı okudu
"Merhaba bey, nasılsın?" katip de ırgatbaşını hiç sevmezdi,ama belli etmedi. "İyiyim.Sen?" "Sağlığına duacıyım..." Katip, "pamukçu" oğlanlardan sonra "kütlücü" lerin de kanını zımparalayıp"sulu kozacı" lara geçti. Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titresiyorlardı.Katip,
Metaller, yıldızlarla olan uygunlukları nedeniyle, adetâ "aşağıdaki dünyanın gezegenleridir"; dolayısıyle onların, tıpkı bizzat yıldızlar gibi, doğal olarak bir "yararlı" (bénéfique) yönü bir de "zararlı" (maléfique) yönü olması gerekir, madenler yeryüzü çevresinde yıldızların etkilerini kabul ederler ve adetâ
208 syf.
6/10 puan verdi
·
13 günde okudu
#cevizyorumluyor #anadolukorkuöyküleri2 Minik yayınevinden çıkan bu korku hikayeleri toplaması aslında 3 adet kitaptan oluşan bir serinin ikinci kitabı mail kitabı seneler önce okumuştum onu işte bu ikincisi 2017 yılından beri bekliyor aslında kitaplıkta. İçinde hangi yazarlar var diye sorarsanız: Işın Beril Tetik, Umut Dülger, Ayşegül Nergis,
Anadolu Korku Öyküleri 2
Anadolu Korku Öyküleri 2Kolektif · Bilgi Yayınevi · 2017126 okunma
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.