Arılar iğnelerini yaranın içine bırakacak denli öfkeli yaratıklar olsalar da, kraliçenin iğnesi yoktur. Doğa onun acımasız olmasını ve ona çok pahalıya mal olacak bir intikam peşinde koşmasını istememiştir. Ve öfkesini silahtan yoksun bırakmıştır. Bu güçlü krallara ilişkin önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Sayfa 70 - Öteki yayıneviKitabı okudu
Diğer taraftan, İnsanın Kötü Doğası, Tutku ve İntikam, İnsanları, diğerlerini cezalandırmada aşırıya götürecektir. Bunu Karışıklık ve Düzensizlikten başka bir şey izlemeyecektir ve bu yüzden de Tanrı, Yönetimi kesinlikle İnsanların taraflılığını ve şiddetini sınırlamak için göndermiştir. Sivil Yönetimin, İnsanların kendi Davalarında Yargıçlar olabildikleri, kesinlikle Muhteşem olması gereken Doğa Durumunun sakıncalarının doğru Çaresi olduğunu kolaylıkla kabul ederim, çünkü Kardeşine bir zarar verirken oldukça adaletsiz olan kişinin, verdiği zarardan dolayı kendini suçlarken nadiren aynı şekilde adaletli olacağı kolaylıkla tasavvur edilebilir. Ancak bu İtirazı yapanların, Mutlak Monarkların da İnsanlar olduklarını hatırlamalarım rica ediyorum ve İnsanların kendi Davalarında Yargıçlar olmalarının ardından zorunlu olarak ortaya çıkan ve Doğa Durumunun sürmesini engelleyen Kötülüklerin çaresi Yönetim ise bir yığına emreden bir İnsanın kendi Davasında Yargıç olma özgürlüğüne sahip olduğu ve Uyrukların hiçbirinin Keyfine Uygulamaları sorgulamaya ya da denetlemeye ilişkin en ufak bir özgürlüğü olmaksızın, bütün Uyruklarına dilediği her şeyi yapabildiği yerdeki Yönetimin ne tür bir Yönetim olduğunu ve Doğa Durumundan ne kadar daha iyi olduğunu bilmek istiyorum.
Reklam
Geoffrey Chaucer ve İngiliz Edebiyatı (Başlarken)
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Yunus bilinci yükseltir,mutluluk verirdi. Atlarsa uyumlandırır ve dengelerdi. Binlerce yıldır insanla birlikte yürümeyi,koşmayı öğrenmiştir atlar. İnsan ata binmeyi öğrenirken,at da insana uyum ve denge verir. Çünkü at doğaya aittir,insan marifet geliştirirken at ona doğayla bir olmayı öğretir. Ata binen,doğa olmalıdır. Yoksa at taşımaz, sırtından atar onu.
Sayfa 115 - Destek kitabeviKitabı okudu
Sümerlilerin çok tanrılı bir dinleri vardı. Onlara göre tanrılar topluluğu, aynı insan topluluğu gibi teşkilâtladırılmış bir krallık halinde idi. Bu krallık güneş, ay, yıldızlar ve gezegenler gibi göksel varlıklar, rüzgar, fırtına, kasırga, yağmur gibi atmosfer güçleri, nehir, dağ, ova gibi doğa görüntülerini, şehir, tarla, bent, hendek, çiftlik gibi kurumları, balta, kazma, tuğla kalıbı, saban gibi araç gereçleri var eden ve idare eden varlıklar insan görünüşünde, fakat insanüstü güçlere sahip ve ölümüzdüler. Onlar da insanlar gibi doğuyor, evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyor, üzülüyor, seviniyor, kıskanıyor, kızıyor, intikam alıyorlardı. Hatta suç işliyorlardı. En önemli tanrılar, yaratıcı olarak düşünülen gök, yer, hava ve su tanrıları idi.
Sayfa 80
Şu ölümlü insanlık, hiç hak etmediğim halde, sadece kendi menfaatlerini düşünerek bana yüz çevirip, beni ihlal ve tahrip etmiş olsaydı, buna sadece, bana karşı yapılmış haksızlık ve saygısızlık olarak düşünür, üzülürdüm. Ancak durum beni aşarak, bütün insanlığın saadet kaynağı onlardan uzaklaşmış ve üzerlerine çeşitli belalardan bir yığın yük
Reklam
85 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.