Binlerce yıldır insanla birlikte yürümeyi, koşmayı öğrenmiştir atlar. İnsan ata binmeyi öğrenirken, at da insana uyum ve denge verir. Çünkü at doğaya aittir, insan marifet geliştirirken at ona doğayla bir olmayı öğretir. Ata binen, doğa olmalıdır. Yoksa at taşımaz, sırtından atar onu.
Çevre kirlenmesiyle doğa, kendisini gittikçe daha çok, daha aşırı, ama gittikçe daha düzensiz olarak sömüren insanoğlundan intikaım alıyorsa, teknik de kendisini yaratan, ama kendisi için gereken koşulları ve düzeni yaratamayan insanoğlundan intikam almaktadır.
Reklam
Kubilayın Japonya seferi
Japonya'nın İlk İşgali Kubilay'ın Korelilerden istekleri arasında belki de en külfetlisi Ja­ponya ile ilişkilerine destek vermeleriydi. Bu denizaşırı ülkenin çoğu, kendini dört yüz yıldır Çin anakarasından soyutlamıştı. Çinlilerin 9. yüzyıl ortasında Budacılara eziyet etmeleri Japonları yabancılaştırmış, Çin ile ticari ve kültürel bağlarını
Doğa intikam mı alıyor?
Doğayı fethetme arzusu ve doğa düşmanlığı zihnimizi öylesine köreltmiş ki, doğal kaynakların da bir sonu olduğunu ve bir gün tükenebileceklerini, ayrıca doğanın insandaki bu sömürücü tutuma karşı kendini savunabileceği gerçeğini bir türlü göremiyoruz.
Determinist açıdan bir insandan intikam almak, bir makinadan intikam almak kadar saçmadır. Eğer bozulan eski arabamın motor kapağına yümruk. at­ mak isteğini duyarsam, onu tamir ettirdiğim garajın tamircisiyle, onun ustasıyla, hatta arabayı yapan şirketin idare müdürüyle takışmanın daha mantıklı olduğunu bilirim. Eğer bir intikam duygusuyla suç­ luyu cezalandınyorsak, o zaman onun alkolik baba­ sını, kendisine fazla hoşgörüyle davramp, bugünkü haline getiren annesini —neden olmasın?— büyük anne ve babalarını, hatta nedensellik zincirini izleye­ rek, cennetteki yılanı da cezalandırmamız gerekir. Çünkü hepsi ve bunlarla birlikte, suçluyu daha suçlu davranışından çok önce, o şekilde hareket etmeye adeta davet etmiş, ona bu hale düşmesinde yardım etmiş bulunan, öğretmenler ve patronlar da onun suç ortaklarıdır. Kınama, suçun kefareti, intikam, determinizmin sözlüğünde yeri olmayan sözcükler­dir. Bunlar ancak, bütün evreni ve onu yöneten doğa yasalarım kınayabilirler.
Esriklik, hilekarlık, intikam, kin besleme, iftira gibi arzuların insaniliğini ... böylece toplumu ve etiği inşa ederken bu arzuları da katmalıyız. [Yunan] kurumlarının bilge­liği iyi ile kötü, siyah ile beyaz arasındaki ayrımın yokluğunda yatıyordu. Demek ki kendini gösteren doğa inkar edilmeyip onunla kaynaşılıyor, belli kültler ve günlerle sınırlanıyordu. Antiklerin tüm özgür-ruhluluğunun [Freisinnigkei] kökünde bu vardı: İnsanlar doğa kuwetlerini imha ve inkarın değil, ılımlı tahliyenin peşindeydi.[21]
Sayfa 303Kitabı okudu
Reklam
86 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.