Doğal seçilim, kapitalistler ve komünistler, beyazlar ve siyahlar, Naziler ve diğerleri tarafından ya da kendine hizmet eden ideolojik araçlar yaratmaya çalışanlar tarafından kötüye kullanılmıştır.
24 Kasım 1859'da, Türlerin Kökeni'ni yayınlayan Darwin, bilimsel evrim teorisinin temelini atarken, canlı varlık popülasyonlarında üreme sırasında gerçekleşen küçük değişiklikleri ve bu varyasyonların doğal seçiliminin özellikle çevreye ve nüfus fazlasına bağlı olduğunu ifade eden varyasyon/seçilim kavramsal çifti sayesinde biyolojide
Aslına bakarsak Doğal Seçilim bizi önceki zamanlara kıyasla çok daha acımasız bir şekilde kız kıvrak yakalıyor... yüreğimizin derinliklerinde hepimizin keşke böyle olmasaydı diye hayıflanıyoruz hepimiz ölümden de ölümün bu yaptığı işten de nefret ediyoruz. ne var ki bilimin görevi insanlara cesaret vermek değil hakikati anlatmaktır... yeni yaşam biçimleri yontan ve bilimin geldiği noktadan görebildiğimiz kadarıyla bunu ezelden beri yapan ve yapacak olan heykeltıraşların adları acı ve ölümdür
İnsanınsa sadece kısmen engel olabildiği değişim yasalarının temelinde, Doğal Seçilim ilkesi yatmaktadır.
Genetik çeşitliliğin Doğal Seçilim sonucu elenmesi veya seçilmesi, evrime neden olmaktadır.
Bu, kimsenin karşı çıkamayacağı, doğada kolaylıkla gözlenebilen ve laboratuvar deneyleriyle de gözlenmiş bir doğa yasasıdır.
Yapay Seçilim Mekanizması sayesinde bir tür, bir diğerini belli özelliklerine göre, belli bir bilinç dahilinde seçiyorsa ve bu nesiller içerisinde evrimsel farklılaşmalara neden oluyorsa, doğanın da sürekli değişen çevresel unsurlarının, nesillerin genetik dağılımlarını etkilemesi sonucu oluşan elenme ve seçilme, nesiller içerisinde evrimsel değişimlere neden olmaktadır.
İşte Darwin’in ileri sürdüğü esas teori olan Doğal Seçilim’e Bağlı Meydana Gelen Değişim Teorisi budur.
Bu mücadelenin tek amacı hayatta kalmayı sürdürebilmek ve mümkünse, üreyerek soyunu devam ettirmektir.
Bunu başarabilenler varlıklarını korur. Başaramayanlarsa… Yok olurlar.
Bu av kimi zaman hayvan, kimi zaman bitki, kimi zaman diğer canlılar olur; ancak ne olursa olsun “canlı” ölümlerinden beslenmek zorundadırlar.
Bu, sıradan bir hayvan türü olan insan için de aynen geçerlidir.
Kaç Hristiyan gerçekten de kendine tokat atana öteki yanağını uzatır? Kaç Budist gerçekten bencil saplantılarını geride bırakır? Kaç Yahudi gerçekten komşusunu kendi canıymış gibi sever? Doğal seçilim Homo sapiens'i böyle şekillendirmiş işte.
Evrim sürecinde kendiliğinden örgütlenme ve doğal seçilim arasındaki ilişkileri ortaya koymak üzere yayınlanmış bu kitap üç kısımdan oluşmakta. Eser hakkında hiç inceleme yazısı olmadığı için bu kısımlara kısaca değinmek istiyorum.
İlk kısım kendiliğinden örgütlenme ve seçilim arasındaki ilişkiyi bir yasa ile yürütüldüğüne dair görüşü, seçilimin
“Bir türü, diğer bir türden üstün kılacak hiçbir nesnel dayanak yoktur. Şempanze ve insan, kertenkele ve mantar, hepimiz, üç milyar sene kadar önce doğal seçilim olarak tanıdığımız bir süreç içerisinde evrimleştik. ”