"Birbirimizi yeniden görene değin aradan çok uzun zaman geçebilir. Ama Alaska'dan tek parça dönebilirsem, benden haber alacağına emin olabilirsin. Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan kendilerini mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunun değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlemiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsan yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerdedir. Bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz, her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir."
Adalet Üzerine Özlü Sözler... "Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur." -Eflatun (M.Ö.427-347) "Hukuk bir gün herkese lazım olur." -Anonim
Reklam
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya… En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
GÜLŞAH ELİKBANK, Günebakan Üçlemesi serisiyle Türk yazarlar "Fantastik Aşk" türünde etkileyici olamaz şeklindeki eleştirimi yıkmayı başaran tek Türk yazar. Günebakan Üçlemesi beklentimin bayağı üstündeydi. Seriyi bitirdiğimde, yakın bir arkadaşımı kaybetmişim gibi içimde burukluk oluştu. Serinin üçüncü kitabı olan Kızıl Ölüm, son sayfalarına doğru beni çok etkiledi. Özellikle, Fimes'in Nil'e yazdığı o hüzünlü mektup... Yazar okuyucuyu ters köşe yapmayı başarmış durumda. Kitap hiç umulmadık bir sonla okuyucuya veda ediyor. Bu beklenmedik son, tür Fantastik (gerçek dışı) olsa bile okuyucuda derin izler bırakıyor. Kızıl Ölüm'ü bitirdiğimde ne mutlu olabildim, nede mutsuz... Çünkü yazar kitabı öyle bir bitirmiş ki! Adeta ikilemde kalıp, duygu karmaşası yaşıyorsunuz. İkilemde kalmış olsam bile akıcı nir romandı. Sadece yazarın Türk olmasına rağmen neden hayat verdiği karakterlerin çoğu yabancı? Bu soru seri boyunca kafama takıldı. Romanda sadece Nil ve Kayra Türktü.
Kızıl Ölüm
Kızıl ÖlümGülşah Elikbank · Postiga Yayınları · 201258 okunma
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. Bekledim. Beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata
Reklam
549 syf.
6/10 puan verdi
Bu adam garip bir adam. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Kitabın bir kısmı mükemmel, kusursuz iken bir sayfa sonra "hadi len, senin yazacağın kitabın" diyorsunuz. Daha önce okuduğum tüm kitaplarında olduğu gibi (Siyah Kan, Koloni, Leyleklerin Uçusu) bunda da ana karakter gereksiz kuşkucu ama aynı zamanda aşırı şanslı biri. Her nasılsa her zaman tesadüfen en doğru kişiden, hayal bile edemeyeceği kadar olumlu, hatta katili bulmasına en yardımcı olabilecek cevapları alabiliyor. Kitabın kurgusu gerçekten harika olmakla beraber, bu sefer katil çok ama çok önceden tahmin edilebiliyor. Maalesef bu tür kitapları devamlı olarak okumanın en büyük handikapı bu. 150. sayfadan sonra "hayır katil bu olamaz, yapma bunu, bunu yapma" diyerek okumaya devam edip sonunda haklı çıkmak berbat bir şey. Sanırım okurun çözüp, karakterlerin çözemediği düğümü (bunun bir adı vardı ama unuttum) daha çok seviyorum. Neticeten başta da söylediğim gibi ne okuyun, ne okumayın diyebileceğim bir kitap. Garip... Siz bilirsiniz deyip huzurdan çekileyim...
Ölü Ruhlar Ormanı
Ölü Ruhlar OrmanıJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20196,5bin okunma
Aşk bir tür kavgadır, aşk aslında bir kavgadır. Kavga olmadan aşk var olamaz. Birbirlerine ters gibi görünüyorlar - çünkü biz aşıkların asla kavga etmemeleri gerektiğini düşünüyoruz. Mantık şöyle: birisini seviyorsan onunla nasıl kavga edersin? Bu çok açık gibi duruyor, aşıklar kavga etmemeli gibi görünüyor - ama ediyorlar işte. Hatta, onlar birbirleriyle çok samimi olan düşmanlar; devamlı kavga ediyorlar. O kavgadan adına aşk denen enerji fışkırıyor. Aşk sadece kavgadan, çatışmadan ibaret değil, bu doğru - bunlardan fazlası da var. Kavga var, ama aşk bunun üzerine çıkıyor. Kavga aşkı yok edemiyor. Aşk kavgadan canlı çıkıyor ama kavgasız da yaşayamaz.
Tanrı, varlığının gerektirdiği biçimde herkesi yaratmış, niteliğini, mahiyetini, iradesini, hayrını ve şerrini, iyilik ve kötülüğünü önceden belirleyip alnına yazmış olup insan dünyaya geldiğinde, ilahi dilemenin belirlediği şeyin dışına çıkamaz ve başka bir şey olamaz. Burada da insanı insandan önce var olan bir belirlenime feda etmektedirler.
Biraz uzun ama bana göre okunması gereken bir yazı... YAŞAMDAN KESİTLER Günlerdir heyecandan içi içini yiyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Neden mi? Sevebileceği, hayatındaki boşlukları doldurabileceğini düşündüğü biriyle tanışmıştı. Her şey ondan sonra tümüyle değişti. Yaşam daha bir güzel, daha bir keyifli ve heyecanlı olmuştu. Aşık
Reklam
"Bir zamanlar bir çocuk vardı.” diye başladı Jace. Clary hemen araya girdi. “Bir Gölge Avcısı mı?” “Elbette.” Jace’in sesinde bir an için bilgiç bir neşe tınısı belirdi, fakat hemen sonra kayboldu. “Çocuk altı yaşındayken babası ona eğitmesi için bir şahin verdi. ‘Şahinler yırtıcıdır, öldüren kuşlardır,’ dedi babası, ‘onlar gökyüzünün
Herkes ve Herşey İçin Hayır. Olamaz. Sevgilim, sen de mi kızdın bana? Niçin? Bak geldim,
Resim