Berlin'den Guten Abend..
Binbaşı Ömer Lûtfi Bey kardeşimize “Biraz da kahveye çıksak...” demişti arkadaşım. O doğru söylemiş amma, ben eğri anlamışım: Mahalle kahvesi nerden de geçti zihnimden? Bakılsa geçmemeliymiş... Bilir miyim onu ben? Mahalle kahvesi... Berlin... Münâsebet mi dedin?
Mehmet Akif Ersoy
Mehmet Akif Ersoy
Söyleyen ne doğru söylemiş: "Yazıktır senden başkası için uykusuz kalan gözlere, Hebadır senden başkasını kaybettiği için dökülen gözyaşlarına."
Sayfa 25
Reklam
Başarılı olmanın büyük sırrı, zihinde canlandırmadır(visualization). John, zihnimizde yaratacağımız statik bir görüntüyü akılda tutmanın zor olduğunu söylemiş, yarattığımız tablonun içine hareket katmamızı önermişti. Bunu bir örnekle daha iyi anlamak için, şimdi mutfağınızı yeniden imgeleyin ve bu kez kendinizi mutfağa girerken, buzdolabına doğru yürüyüp elinizi dolabın kulpuna koyarken, kapağını açıp içine bakarken, içeride bir şişe su görürken hayal edin. Uzanıp şişeyi tutun. Sanki şişeyi gerçekten tutmuş gibi camın soğukluğunu elinizde hissedebilirsiniz. Bir elinizde şişeyi tutarken diğeriyle de kapağı kapatın. Şimdi mutfağınızı detaylı ve hareketli bir biçimde zihninizde canlandırmış oldunuz. Resmi görmek ve akılda tutmak daha kolay oldu, değil mi? Hepimizin sandığımızdan daha çok gücü ve daha fazla olanağı var; zihinde canlandırma (visualization) ise bu güçlerin en etkililerinden biri.
güzel- iyi ayrımı * Tolstoy
Yani ,iyi kavramı güzeli içerir , ama bunun tersi doğru değildir : Güzel, iyiyi içine alabilecek kapsamda değildir. Dış görünüşüne belli bir değer yüklediğimiz bir nesne için 'iyi' dediğimizde , bununla nesnenin aynı zamanda güzel olduğunu da söylemiş oluruz; ama bir şey için 'güzel ' diyorsak , bu asla o şeyin aynı zamanda iyi de olduğu anlamına gelmez.
İlahi Adalet Vs Türk Hukuk Sistemi
İnsanların çok sık tuzağa düştüğü ve benim de defaatle belirttiğim bir şey var ki “Söz Büyüdür.” Öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki, Bilinenin aksine büyü veya sihir dediğimiz mekanizma her zaman , insanların doğaüstü, paranormal veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar
Bir gün Allah, peygamberleri çağırıp sormuş: 'Saadet nedir?' demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: 'Arz Mevuda gitmektir.' İsa: ‘Bir yanağına vurana ötekini uzatmaktır.' Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır' yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed'e gelince: 'Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir...’ demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli... Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar. Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!' deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma... Sonra en mühimi: Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen de bu hayatın cefası tükenmez: kendine etmiş olursun.
Sayfa 179 - Amak-ı Hayal kitabından alıntı
Reklam
Doğru söylemiş...
Kırıldığın insanlarla arana mesafe koy!.. Hissediyorlarsa, yanına geleceklerdir. Gelmiyorlarsa, doğru mesafeyi buldun demektir... Alejo Carpentier
Edep; Müridin kendi nefsine, ihvanına, mürşidine ve Allah’a karşı uyması gereken kurallardır. Bu kurallara uymak vuslat vesilesidir. Edebe uymayanlar lütuftan mahrum olurlar. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz “Edeple gelen lütufla gider” diye. Pirimiz Abdülkadir Geylani Hz.leri “Bir edep için, binlerce derviş feda olsun. Edep gittiğinde onu geri
Dünyada ne kadar çok ses var kâri, bir söz olamamış bir mana bulamamış ne kadar çok cümle var. Ve dilinin ucuna her geleni hiç düşünmeden söyleyen ne kadar çok insan. Herkes bunca kelamı neden ediyor, niye söylüyor ve neden bu kadar fazla konuşuyor diye düşündüğüm çok fazla vakit oluyor benim. Zira bazen söz silahtan çok daha fazla yaralıyor insanı. Ve geçmiyor o yaralar, iyileşmiyor. Hatta bazen o kurşuni sözler sadece muhatabını değil belki bir zümreyi, bir topluluğu, hatta bir milleti yaralıyor ve çoğu vakit bir söz yüzünden gözden düşüyor insanlar, gönül kırılıyor, uhuvvet bozuluyor. Belki de bizim imtihanımız söz iledir kâri, söylenmesi gerektiğinde söylenmeyen ve söylenmeyecek vakitlerde söylenen sözler ile. Bana çoğu vakit susmak daha anlamlı gelir konuşmaktan. Anlayan birini bulamadığın zaman susmak çok daha manalı ve çok daha faydalı, öyle olmalı. Bir de şu var ki içimizde olan her cümleyi söylemek konuşmak demek değildir. Cemil Meriç’in “Her akla geleni yazmak yazı yazmak demek değildir” dediği geliyor aklıma. Ve üstat doğru söylüyor. İşte aynı onun gibi her aklına geleni söyleyen de aslında bir şey söylemiş değildir. Söz ateştir kâri, yakar.
Fatih Duman
Fatih Duman
Bir gün Allah peygamberleri cağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevab vermişler. Musa: Arzı Mevuda gitmekdir; İsa: Bir yanağına vurana ötekini uzatmakdır; Buda:Hayatda hiçbir arsuzsu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammede gelince :Saadet hayatı olduğu gibi kabul etmekdir....demiş. Ne doğru söz!
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
" Abdullah o günler 13- 14 yaşlarında arkadaşları ile Medine sokaklarinda Dolaşırken birden aralarından biri "Ömer geliyor" diye bağırır tüm çocuklar bir tarafa kaçar ortada bir Abdullah kalır. h.z Ömer o heybetli hâli ile Abdullah ile karşı karşıya gelir selam verir Abdullah'a Abdullah kendinden gayet emin bir şekilde selamını alır sonra sorar arkadaşların niye kaçtı ? Abdullah derki senin heybetinden korkup kaçtılar peki sen niye kacmadin? Der ki Abdullah niye kacacakmisim ki yol dar mi ki çekilip sana yol vereyim bir suç mu işledim senin karsina çıkmaya korkayim bu yol hem sana yeter hem bana bu söz karşısında h.z Ömer tebessüm eder ve der ki "efendimiz (sav) ne de doğru söylemiş tam babasının oğlu ! Tam babasının oğlu!"
"Doğru olduğuna inandığım şeyi söylediğime pişman olduğumdan değil ama Kardeş Malcolm'un hayatını kaybetmesine yol açan atmosferi güçlendirmeye yardımcı olacak şekilde kullanılabilecek yazmış veya söylemiş olabileceğim her şeyden pişmanım." ~ Louis Farrakhan
Dikaia Petra (Kefeliköy)
"Çam kozalağı gibi ucu sivri, yükselen bir kaya vardır, ki Dikaia, [="adil, dürüst"] olarak adlandırılır. Çünkü triremleri ile Karadeniz'e doğru yol alan iki tüccar, altınlarını bu kayaya koymuş ve aralarında, biri diğerinden önce değil, fakat her ikisi de aynı anda altınları almaya geleceklerine dair bir antlaşmaya varmışlar. Tüccarlardan biri antlaşmayı bozarak, insanlara altının [nerede] saklı olduğunu söylemiş. Ancak kaya, her ikisi de beraber altını almaya gelene kadar, sözünde durmayan ortağın haksız isteğini reddetmiş. Bu nedenle, kayaya ödül olarak bu adaletin [dikaia] adı kalmıştır."
246 syf.
9/10 puan verdi
itiraf etmeliyim ki kitaba ilk başladığımda sıkılmıştım fakat ilerleyen sayfalarda elimden düşüremedim. Ana karakterimiz Raif efendinin kaleme aldığı defterinden dinlemekteyiz. Raif efendi sessiz hatta fazlasıyla içine kapanık dışardan baktığınızda merak uyandırmayan bir karakter hatta direk asosyal diyebiliriz. asosyallik bir yana ekstradan kendi
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Varlık Yayınları · 1966313,5bin okunma
Resim