Kendimizde fark ettiğimiz ve her zamanki ruhsal yaşamımızla bir türlü ilişkilendiremediğimiz bütün eylem ve söylemlerin başka bir kişiye aitmiş gibi değerlen­ dirilmesi ve ona atfedilen bir ruhsal yaşam ara­ cılığıyla aydınlatılması gerektiğini söylemek zo­rundayız. Ayrıca kendimiz söz konusu olduğunda ruhsal kabul görmeyen benzer eylemlerin baş­ kaları söz konusu olduğunda pekâlâ yorumlana­ bileceği, başka bir deyişle ruhsal bağlamın içine yerleştirilebileceği tecrübeyle sabittir. İnceleme­miz bu noktada, kişinin kendisinin koyduğu özel bir engelle yolundan sapmakta ve doğru bilgiye ulaşmamıza mani olmaktadır.
Sayfa 42 - Telos yayınevi
Söz aramızda, İkimiz de herkes gibiyiz Çırılçıplak olduğumuz zaman. Yinlerimiz doğru söylüyor, Elbiselerimiz yalan.
Reklam
Ben aldatılan kadına, dünyada en çok sevdi­ğim kadında şahit oldum ve en güvenmem gereken erkeğin asla güvenilmeyeceğini babamda gördüm. Bunu dünyamda tanıdığım diğer insanlarla bağdaştırmanın doğru olmadığı­nı çok net biliyor olduğum halde ruhuma söz geçiremiyorum. Sadece hareketlerimi dizginleyebiliyorum.
Sayfa 65
Çünkü malız :D
Kitaplarda, İnternette, magazin makalelerinde, tavsiye köşele­rinde ve daha birçok yerde Bay ve Bayan Doğru'yu bulmakla ilgili pek çok söz söylenmiştir. İnsanlar buna rağmen, onlara neyin iyi geleceğini bildikleri halde, devamlı yanlış kadın ve yanlış adamla ilişkiler kurmaya devam etmekte ve bunun sebebini anlamamaktadırlar. İnsanlar neye ihtiyaç duyduklarını bildiklerini düşünürler; ama problem her zaman neye ihtiyaç duydukları değil, ne istedikleridir.
Günümüz hükümetleri, partileri ve ideolojileri, cenneti yeryüzünde kurmak iddiasındalar cehennemsiz bir cenneti içinde yaşadiğımız düzenden, cehennemi ve ölümü anımsatan her şey kaldırıldı. Onlardan çok seyrek söz ediyoruz. Mezarlıklar köy meydanına ya da şehir merkezine yakın olacak yerde, gitgide daha sapa yerlere kuruluyor. Dinin egemen olduğu
Elimi cebime attım. Doğru dürüst bir şeyler yemeye yetmeyecek kadar kalan paramı çıkardım. Belki bir, iki öğün açlığı giderebilecek miktarda para vardı cebimde. Sadece açlığı biraz bastırabilecek kadar. Yemek yiyebilecek kadar değil. İnsan ne garip, söz konusu başka biri olunca kendi doyabileceğinden çok daha az bir parayla doyabileceğini düşünür. Bir fakirin günlük yemek ihtiyacı kendisinin bir öğününden bile daha azdır. Kendisi için ölçü karnını patlatacak kadar yemek olurken, başkaları bunun beşte biriyle iki öğün doyabilir hesabı işler.
Reklam
Ben, daha farkına varamadan, tek bir doğru söz konuşamayan bir çocuk olmuştum.
Sayfa 15
Duygu kelimesi Latince, hareket etmek anlamına gelen, ‘emovere’den gelmektedir. Duygularımız tarafindan hareket ettirilmekten söz ederiz ve sevdiklerimiz derin duygularını bize gösterdiğinde "hareket ettiriliriz". Eğer eşler yeniden birleşeceklerse duyguların onları birbirlerine yeni yanıt verme yöntemlerine hareket ettirmelerine gerçekten izin vermeliydiler. Danışanlarım risk almayı, kendilerinin daha yumuşak taraflarını göstermeyi, Kötülük Diyalogları'nda saklamayı öğrendikleri parçalarını öğrenmeliydiler. Daha çok geri çekilen eşlerin, kaybetme ve tecrit edilme korkularını itiraf edebildiklerinde, önemsenme ve bağlanma arzularını konuşabildiklerini gördüm. Bu keşif, suçlayıcı eşlerine daha şefkatli yanıt veren, kendi korku ve ihtiyaçlarını paylaşan eşler olmaya doğru "hareket ettirdi". Bu, tıpkı, iki insanın aniden yüz yüze durup, yalın ama güçlü bir şekilde birbirlerine uzanması gibiydi...
Sayfa 46 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okuyor
Bir insanı, ya da en azından onun ruhunu öldürmenin çeşitli yolları vardır, bunu dünyadaki hiçbir polis anlayamaz. Bunun için bir tek söz yeter, doğru anda açık yürekli olmak yeter. Bir gülümseme yeter. Bir gülümsemenin ya da suskunluğun öldüremeyeceği insanı görmek isterdim.
Sayfa 110
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de yalnızlığın türleridir. Hapishanelerdeki tek kişilik hücreler bazılarını delirtip kendi isimlerini bile unuttururken bazılarını da Tanrı’ya dönüştürür. Ama ne olursa olsun önemli olan tek şey pişmanlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzülen vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzce kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en büyük acısı olan deliliğin başladığı noktadır. Daracık, nefesin bile zor alındığı, yerin metrelerce altındaki bir dehlizde, tonlarca havayı hatırlayıp nefes almamaya ve kalp krizi getirecek kadar büyük bir panik yaşamaya benzer. İçine adım atıldığında girdaba ayak uydurulur. Kendisine çeken dev hortumla uyumlu şekilde dönmek, yapılması gereken tek doğru harekettir. Kurumuş bir yaprağın lodosa boyun eğmesi gibi, insanda yalnızlığına boyun eğilmedir. Yalnızlığın çelikleşmiş iskeletine karşı çıkmaktansa onda keşfedilmeyi bekleyen binlerce bilinmeyeni aramaya çalışmalıdır. Yalnızlık insanın içindeki gizli mabettir..
Reklam
Aşktan yana söz duyunca, Ben hep seni düşünürüm Uçsuz hayâller boyunca Ben hep seni düşünürüm Yıldızlar kayar yüceden; Renkler sıyrılır geceden; Yüreğim sızlar inceden; Ben hep seni düşünürüm
Real’i sille tokat, tükü­ rüğe boğarak salonun nerdeyse bir ucundan öbür ucuna sürdüler. Önce yumrukluyorlardı, sonra Real’in yumruklan savuşturmak için hiçbir çaba harcamadığını görünce tokat­ lamaya, atkılarının püskülleriyle vurmaya başladılar. Anlaşı­ lan, işin gerisini Rosendo’ya havale etmeyi düşünüyorlardı. Rosendo sırtını karşı duvara vermiş, tek bir söz söyleme­ den kıpırtısız duruyor, öylece cigarasını tüttürüyordu. Ama, bizim birazdan farkına varacağımız durumu belki de çoktan çakozlamışçasma, ufaktan bir kaygı dolanıyordu yüzünde. Kasap hâlâ dimdik ayaktaydı, birkaç sıyrığı vardı, o kadar. Bizim kaşalotlarsa adamı küfür kıyamet Rosendo’nun önüne doğru sürüklüyorlardı. Real, Rosendo’yla yüz yüze gelince, ilk kez bir kelâm salladı. Gözünü kan bürümüştü; yüzünü ceketinin koluna silip, sanırım şöyle bir lâf etti: “Bana kuzey yakasının oralarda Francisco Real derler. Bu sapısiliklerin üstüme saldırmasına sesimi çıkarmadıysam, adam gibi bir adam arıyorum da ondan. Riyavet o ki, bıçak oynatmada usta biri varmış bu çöplükte. Hacamatçı derler­ miş. Dediklerine göre, bitirim adammış. Bizi de bir şereflen- dirse diye düşündük. Kimbilir, naçizane, bir şeyler kapardık kendisinden belki de...”
“En alışılmış, en yaygın boş inançlardan biri her insanın kendine özgü belirli özelliklere sahip olduğu, insanın iyi, kötü, akıllı, aptal, hareketli, uyuşuk vs. olduğudur. İnsanlar böyle değillerdir. Bir insandan söz ederken onun kötüden çok iyi, aptaldan çok akıllı, uyuşuktan çok hareketli olduğunu ve bunların tam tersini söyleyebiliriz; ancak eğer bir insan hakkında konuşurken onun iyi ya da kötü, bir başkası hakkında konuşurken de onun kötü ya da aptal olduğunu söyleyecek olursak yanlış olacaktır. Ama biz insanları hep bu şekilde ayırırız. Bu doğru bir şey değildir. İnsanlar ırmaklar gibidir: Hepsinde su aynı sudur, her yerde birbirinin aynıdır, ama bir ırmak dar, hızlı, geniş, sakin, temiz, soğuk,bulanık, ılık olabilir. İnsanlar da böyledir. Her insan içinde tüm insan özelliklerinin ilk belirtilerini taşır ve zaman zaman bu belir tilerin bazılarını, zaman zaman da diğerlerini gösterir, sık sık da her şeyiyle aynı kaldığı halde kendine hiç benzemeyen bir insan olur. Bazı insanlarda bu değişiklikler çok keskin biçimde ortaya çıkar.”
Anlatımın Harikalığı
Armut ağacından inince ,yani benlik vehmini terk edince fikir, göz ve söz eğrilikten kurtulur ….. Armut ağacından inince —yani benlik vehminden geçip ayılınca—Allah’ın rahmet o ağacı değiştirir. ….. Gösterdiğin bu tevazudan dolayı Cenab-ı Hak senin gözüne doğru görmek hassasını ihsan eder.
Kızılırmak Muharebesi ve Thales
Thales güneş tutulmasını doğru bir şekilde tahmin eden ilk kişi olacaktı. Söz konusu tutulma, Medler ile Lidyalıların şimdiki Türkiye'nin batısındaki Kızılırmak nehri kıyısındaki muharebesi sırasında gerçekleşti. Gün ortasında gecenin çökmesi karşısında savaşçılar bunun tanrılardan bir haber olduğunu düşünüp hemen barış yapmaya karar verdiler. Bugün güneş tutulmalarını tahmin etmek veya geçmişte gerçekleşenlerin de tarihlerini bilmek artık gökbilimcilerimiz için çocuk oyuncağı. Onlar sayesinde bu tutulmanın MÖ 28 Mayıs 584 tarihinde gerçekleştiğini biliyoruz ve böylece Kızılırmak Muharebesi bu kadar isabetle tarih. lendirilen en eski tarihi olay oluyor!
Resim