Yönetici olan oydu, kadındı. Özel- likle Clay'in muhteşem suratındaki ifadeleri izlerken, onu okşarken gözlerinin yukarı doğru kaymasından bunu daha iyi anlayabiliyordu. Bu sırada Clay, Julia'nın avucunun içinde ileri geri gidip geliyordu. Julia boşta kalan elini süveterine sonra da sütyeninin kenarına daldırarak daha önce oraya
Sayfa 94
Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu
Anlambilimcilere göre, anlama faaliyetinin altı temel unsuru vardır. Bunlar: 1. Anlatan, 2. Anlatılan (ifade), 3. Amaç, 4. Bağlam (tabii, tarihsel, toplumsal), 5. Anlaşılan, 6. Anlayan. Anlatılan, anlaşılana tekabül ediyorsa, bu 'doğru anlama'dır. Doğru anlama, anlama faaliyetinde bulunurken, yukarıdaki Altı unsuru da bütün detaylarıyla göz önünde bulundurmaya bağlıdır. Tarih boyunca anlama yöntemleri arasındaki fark, yukarıdaki unsurlardan birine öncelik tanımaktan kaynaklanmıştır. Klasik anlambilimciler, daima anlatana öncelik tanırken, çağdaş anlambilimciler anlayanı esas almışlardır. Bizim usûlcülerimiz, anlatanın şahsında anlatılanı esas almış, anlatılana kuşkusuz iman edilmiş, anlaşılandan da hep kuşku duyulmuştur. Ortada bir yanlışlık görüldüğünde, bu hiçbir zaman ne anlatımda ne de yazılı metinde değil, anlayanın zihninde ve birikiminde aranmıştır. Problem halledilemediği zaman bir de tevakkuf kavramı geliştirilmiş, anlatan ile çelişme korkusuyla nötr kalma tercih edilmiştir. Modern anlama yönteminde ise belirleyici unsur tabii, tarihsel ve toplumsal bağlam olmuştur. Oysa bir anlama metodolojisinin mükemmelliği, yukarıdaki unsurların tamamını göz önünde bulundurarak bir anlama faaliyetini gerçekleştirmesine bağlıdır. Elinizdeki çalışma ile böylesine dengeli ve kapsamlı bir metot ortaya koyduğumuz iddi- asında değiliz. Ancak hadis ve sünnetin doğru anlaşılabilmesi ve yorumlanabilmesi için, anlama faaliyetinin tüm unsurlarının göz önünde bulundurulmasının, oluşacak bir metodolojiye katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.
Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu Sayfa 381-382Kitabı okuyacak
Reklam
Bir insanın yalnızlığı üzerine söylenecek o kadar söz vardır ki! O kadar büyüktür ki yalnızlık. O kadar kalabalıktır ki. Dünyayı dolduran canlılardan uzak bir hayat yaşamak ya da binlerce bedenin arasında olup hiçbirini dinlemeden ilerlemek. Hepsi de yalnızlığın türleridir. Hapishanelerdeki tek kişilik hücreler bazılarını delirtip kendi isimlerini bile unuttururken bazılarını da Tanrı’ya dönüştürür. Ama ne olursa olsun önemli olan tek şey pişmanlıktan arınmaktır. Kendini yalnızlık okyanusuna can simidi olmadan, boğulmak üzere bırakmış bir insan, içindeki dibe sürüklenirken devirdiği her metrede sonsuz huzuru hissetmeye başlamışken, eğer tek bir salise pişmanlık duyarsa yalnızlığından, tek bir salise tereddüt ederse tercihinden, işte o an kişinin felaketi başlar. Panik acıyı getirir. Bir kuş gibi suyun içinde süzülen vücudu çirkinleşir, gerilir, kıvrılır, kontrolsüzce kasılır. Ve tercih ettiği yalnızlığın içinde kaybolmaktan korkan insanın en büyük acısı olan deliliğin başladığı noktadır. Daracık, nefesin bile zor alındığı, yerin metrelerce altındaki bir dehlizde, tonlarca havayı hatırlayıp nefes almamaya ve kalp krizi getirecek kadar büyük bir panik yaşamaya benzer. İçine adım atıldığında girdaba ayak uydurulur. Kendisine çeken dev hortumla uyumlu şekilde dönmek, yapılması gereken tek doğru harekettir. Kurumuş bir yaprağın lodosa boyun eğmesi gibi, insanda yalnızlığına boyun eğilmedir. Yalnızlığın çelikleşmiş iskeletine karşı çıkmaktansa onda keşfedilmeyi bekleyen binlerce bilinmeyeni aramaya çalışmalıdır. Yalnızlık insanın içindeki gizli mabettir..
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
~•~•~• [••doğru insanlara yalan söylemekti aşk'ta ayrılığı tercih etmek.••] ~•~•~•
Belirli bir ürüne ya da yüze tekrar tekrar maruz kaldığınızda, onu giderek daha fazla tercih eder hale gelirsiniz. Sürekli göz önündeki şahsiyetlerin, beklenenin tersine olumsuz basından her zaman rahatsız olmamalarının nedeni de bu etkidir. Ünlülerin sıklıkla söylediği gibi "tek kötü reklam, reklam olmamasıdır" ya da "gazetelerin hakkımda ne yazdığı umurumda bile değil, yeter ki adımı doğru yazsınlar.
Reklam
Duyguların Kontrolü
Beynimiz temelde “duygusal bir zihni” yönetir (yahut ona aracılık eder). Yani duygular esastır ve mantıklı gerekçeler daha sonra gelir. Motivasyon dediğimiz sürdürülebilir yönlendirici zihin gücü de temelde duygulardan doğar. Bir insanı mantık yoluyla ne kadar tartışılmaz derecede ikna ederseniz edin, o insanın duygusal devrelerinde gerekli değişiklikler oluşmadığı takdirde davranışlarının değişmesi çok zordur. Motivasyon, “neden”lere bağlıdır. Fakat insanı yönlendiren nedenler, mantıksal olmaktan ziyade öncelikle dürtüsel ve duygusaldır. Doğru olduğunu bildiğimiz birçok şeyi yapmamamız ve yanlış olduğunu bildiğimiz birçok davranışı tekrar edip durmamız da bu durumdan kaynaklanır. Dürtüleri dizginlemek (irade), bir davranış yerine başka bir davranışı tercih edebilmek (ihtiyar) veya harekete geçerek bu hareketi sürdürebilmek için duygusal motivasyon gerekir. Kuvvetli duygular, dürtüleri değiştirebilir ve bilinçli davranışları da kalıcı olarak farklı kalıplara yönlendirebilir. Yeme düzenimiz, kalp ritmimizden kan basıncımıza kadar birçok parametremizin değerleri, insanlarla iletişim kurarken kullandığımız hareket kalıpları veya yürüme ritmimiz bile bunlardan etkilenir. Âşık olduğumuzda, öfkelendiğimizde, ileri düzeyde korku hissettiğimizde ve “gaza geldiğimizde” yaşadığımız durum budur.
…Bu sırada demokrasinin ruhundan bir rezalet şeklinde ortaya çıkan bir olay görülür. Bu olay, sözde amir durumunda olanların bir kısmında teşhis edilen korkaklık ve yüreksizliktir. Bu kişiler için önemli bir karar alma statüsünde bulunduklarında çoğunluğun himayesi altına girmeleri ne büyük şanstır. Siyaset fukaraları, bütün kararlarından önce çoğunluğun onayını dilenirler ve böylece kendileri için gereken "suç ortaklarını" bularak her türlü sorumluluktan ellerini ovuşturarak sıyrılırlar. Doğru adam, karakter sahibi, namuslu adam bu tip siyaset yöntemlerine karşı düşmanlık ve nefret beslemekten başka bir şey yapmaz. Bu yöntemler bütün adi karakterleri kendine çeker. Attığı her adımın doğuracağı sorumluluğu kabul etmekten çekinen ve daima kendisini her konuda masum kılmaya çalışan bir kişi, bir sefil ve bir alçaktan farksız değildir. Bir milleti yönetecek kurum böyle kişilerden oluşursa, kısa zamanda vahim sonuçlar ortaya çıkar. Artık sağlam hareket etmek diye bir şey yoktur. Aksine, bir karara varmak için bir güç harcamaktansa hakaretlere maruz kalmak tercih edilir. Eğer hızlı bir karar almak gerekiyorsa kişi, karakterini ortaya koyup bu işe önder olmaz. …Çoğunluk hiçbir zaman bir kişinin yerine geçemez. Çoğunluk, ahmakları olduğu kadar alçakları da temsil eder.
TEVAFUK UĞRUNA İŞLENEN BİD'AT
Selef-i salihin, Kur'an konusunda devamlı takva üzere hareket etmiş, bu konudaki her yeni yaklaşımı çekince ile değerlendirmiş, ihtiyatla karşılamışlardır. Öyle ki, bu endişe, hayırlı ve ümmete faydalı işlerde dahi onlardan ayrılmamıştır. Vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sabit el-Ensari (ra) şöyle demiştir: "Ebu Bekir, Yemame
Sayfa 79 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Boğaz bana daima zevkimizin, duygumuzun büyük düğümlerinden biri gibi gelmiştir. Öyle ki, onun bizde külçelenmiş mânasını çözdüğümüz zaman büyük hakikatlerimizden birini bulacağız sanmışımdır. Bu bir hayal olabilir. Birçok güzellikler insana kâinatın eşi veya eşiti oldukları vehmini verirler. Onlarla karşılaştığımız zaman bizde büyük, kendi
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
The Rational Male
THE RATİONAL MALE Kadınlar aktarılan bilgiden çok iletişimden keyif alırlar. Çözülmesi gereken bir sorun değil, iletişimdir. “Açık iletişim kadınları ne kadar sinirlendiriyorsa, gizli iletişim de bizi o kadar sinirlendiriyor. Dilimizin onlar için hiçbir sanatı yok, bu yüzden kadınlara en iyi ihtimalle aptal veya basit görünüyoruz Ruh eşi bir
Odaklanmanız gereken şeyler, sahip olduğunuz için şükrettikleriniz. Örneğin; bunları okumak için gözleriniz olduğuna şükredebilirsiniz. Sahip olduğunuz giysiler için de teşekkür edebilirsiniz; evet belki daha güzellerini tercih ederdiniz ama, sahip olduklarınız için şükretmeye başlarsanız dilediğiniz gibilerini çok yakında almanız da mümkün. Diğer yöntemleri kullanarak hayatlarını doğru biçimde düzenleyen birçok insan, şükretmeyi bilmedikleri için yoksul kaldı.
Birinci makalenin hakikati, Hristiyanlığın psikolojisidir: hıncın ruhundan Hristiyanlığın doğuşu, hep sanıldığı gibi "tin"den değil, -özü gereği bir karşı hareket, seçkin değerlerin egemenliğine karşı büyük ayaklanma. İkinci makale vicdanın psikolojisini verir: bu da sanıldığı gibi "tanrının insandaki sesi" değildir - daha fazla dışarıya doğru boşalamadığında geriye yönelen bir gaddarlık içgüdüsüdür. Kültürün en eski ve en olmazsa-olmaz temellerinden biri olarak gaddarlık, burada ilk kez gün ışığına çıkarılmıştır. Üçüncü makale çileci idealin, rahip-idealinin tam bir zararlı ideal, bir yok olma istenci, bir dekadans ideali olduğu halde sahip olduğu muazzam gücünün nereden geldiği sorusuna yanıt verir. Yanıt: sanıldığı gibi, rahibin arkasında tanrının faal oluşundan değil, aksine faute de mieux, - şimdiye kadar biricik ideal olduğu için, rakipleri bulunmadığı için. "Çünkü insan hiçbir şey istememektense, hiçi istemeyi tercih eder"... Her şeyden önce bir karşı-ideal yoktu -Zerdüşt'e kadar.- Anlaşıldım. Bir psikoloğun, tüm değerlerin yeniden değerlendirilişi için üç belirleyici ön çalışması. Bu kitap ilk rahip psikolojisini içerir.
"Dedikleri doğru mu Zeyd? Sahi köleliği özgürlüğe tercih mi etmiştin?" "En muhteşem özgürlüğün sevgiliye köle olmaktan geçtiğine inandığım için..."
Tatil maksadıyla yolculuk yapacağımız zamanlarda ise vahşi piyasa kapitalizminin birer ürünu olan tatil köylerinden ziyade Allah celle celaluhunun sanatını temaşa edip tefekküre dalabileceğimiz, tabiatla iç içe olan tatil yerlerini tercih etmemiz gerekir. Özellikle tatil mekanlarında gözümüzü haramdan sakınmaya azami dikkat göstermemiz çok önemlidir. Ayrıca "açık büfe yemek" adı altında insanlan israfa sürükleyen yerleri tercih etmemiz de daha doğru olacaktır.
Resim