İnsanlar, birbirlerine haksızlık ede ede haksızlığa uğraya uğraya, birinin tadını, ötekinin acısını duymuşlar. Haksızlığa uğramaktan sakınamayacaklarını, haksızlık etmeyi de her zaman beceremeyeceklerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koymuşlar, kimse haksızlık etmeyecek, haksızlığa uğramayacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İşte doğruluğun kaynağı, özü budur
Müminin ibadeti hayrın ve faziletlerin, merhametin ve doğruluğun yarışması olmaktan çıktı. Âyin halinde mevlitler, ihtişamlı dualar, pazarlıklı Kur'an okuyuculuğu aslında bir ticaret kaynağı olan Hac kafilelerinin soyulması davası oldu.
Reklam
Sordum: Doğruluğun kaynağı nedir?
Cevapladı: Marifettir / manevî bilgidir. Çünkü sen ancak seni gören, seni duyan ve seni cezalandırabilen Birinin Sözüne bilerek inanmış bulunuyorsun. Ayrıca çok iyi biliyorsun ki seni O'ndan sadece senin O'na karşı doğruluğun, yani içinin ve dışının bir oluşu kurtaracaktır. O yüzden doğruluk senin açından vazgeçilmez bir zarurettir. Demek ki bilgi doğruluğun, doğruluk da Allah için yapılan bütün davranışların kaynağıdır. Öyle ki kul, iyi amellerini (ibadetini ve iyiliklerini) doğruluğunun sağlamlığı oranında artırır.
Yüce Tanrı
Zerdüşt bir firavunun askerî kudretine sahip değildi, dolayısıyla insanları, hakikat iddiasını kabul etmeye fiziksel olarak zorlaması olanaksızdı. Ancak tanrısının, insan ahlakının yegâne kaynağı -“Hakikat ve Doğruluğun gerçek Yaratıcısı”- olarak tanıtmıştı. Ahura Mazda’nın yeryüzündeki herkesi düşüncelerinden, sözlerinden ve eylemlerinden dolayı yargılayacağını ve onları öldükten sonra bunlara göre ya ödüllendireceğini ya da cezalandıracağını taahhüt ediyordu. Bu, sıradışı bir fikirdi: Cennet ve cehennem kavramları -Zerdüşt’ün savunduğu şey tam olarak buydu- insan maneviyatında daha önce görülmemiş bir şeydi.
Sayfa 127Kitabı okudu
İnsanlar, birbirlerine haksızlık ede ede haksızlığa uğraya uğraya, birinin tadını, ötekinin acısını duymuşlar. Haksızlığa uğramaktan sakınamayacaklarını, haksızlık etmeyi de her zaman beceremeyeceklerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koymuşlar, kimse haksızlık etmeyecek, haksızlığa uğramayacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İşte doğruluğun kaynağı, özü budur. Doğruluk, en iyi şeyle en kötü şeyin ortasında, yani haksızlık edip ceza görmemekle, haksızlığa uğrayıp öç alamamanın arasındadır. Bu iki şeyin arasında olan doğruluk iyi bir şeydir diye sevilmez: Ona değer verdiren, insanın hep haksızlık etmeye gücünün yetmemesidir. Gücü yetseydi, haksızlık etmeyi, haksızlığa uğramayı ortadan kaldırmak için kimseyle anlaşmaya kalkmazdı.
Doğruluğun kaynağı nedir? •Marifettir/manevi bilgidir.
Sayfa 48
Reklam
Doğrunun ne olduğunu, nereden geldiğini anlatayım: Derler ki, tabiatta haksızlık etmek iyi, haksızlığa uğramak kötü bir şeydir. Haksızlığa uğrayanlar ise haksızlık edenlerden çok daha fazladır. İnsanlar, birbirlerine haksızlık ede ede haksızlığa uğraya uğraya, birinin tadını, ötekinin acısını duymuşlar. Haksızlığa uğramaktan sakınamayacaklarını, haksızlık etmeyi de her zaman beceremeyeceklerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koymuşlar, kimse haksızlık etmeyecek, haksızlığa uğramayacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İşte doğruluğun kaynağı özü budur.
Augustinus
İnsanlar dünyaya tutkuyla bağlı oldukları için dünya devletine aittirler.Ancak insanların sınırlı bir bölümü, gerçeğin, erdemin ve doğruluğun kaynağı olan gök devletinin yurttaşı olabilir...
·
Puan vermedi
Kader, İyilik ve Aile
Kitap gerçek bir savaşın içerisine yerleştirilmiş hem gerçek hem de kurgu karakterle bezenmiş bir kitap. Savaş, Rus-Fransız Savaşı. 1805-1812 yıllarındaki savaşı anlatıyor. Ama kitap 1820 yıllarına kadar bizi getiriyor. Dünyanın en büyük komutanlarından Napolyon un dönemini anlatıyor. Napolyon u Tolstoy un sevmediğini kitabı okuyan herkes
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202220,9bin okunma
Bir başka gizem biliyorum ki, adillere ve bilgelere kitaplar verilecektir ve o kitaplar onlar için bir neşe, erdem ve büyük bilgelik kaynağı olacaktır. Evet, adillere kitaplar verilecek, onlar o kitaplara inanacak, onlardan büyük bir sevinç duyacaklar. O kitaplardan doğruluğun tüm yollarını öğrenen adiller bunun karşılığını alacaklardır.
Reklam
Platon'un Devlet'inin ikinci kitabında Glaukon;
"Doğada haksızlık etmek iyi, haksızlığa uğramak kötü bir şeydir. Haksızlığa uğrayanlar ise haksızlık edenlerden daha fazladır. İnsan­lar birbirlerine haksızlık ede ede, haksızlığa uğraya uğraya, birinin hazzını, diğerinin acısını duymuşlardır. Haksızlığa uğramaktansa­ kınamayacaklarını, haksızlık etmeyi ise her zaman beceremeyecek­ lerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koy­ muşlar, kimse haksızlık etmeyecek, haksızlığa uğramayacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İş­te doğruluğun kaynağı budur"
Sayfa 85 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Haksızlığa uğrayanlar, haksızlık edenlerden çok daha fazladır. İnsanlar birbirlerine haksızlık ede ede, haksızlığa uğraya uğraya birinin tadını, diğerinin acısını duymuşlar; haksızlığa uğramaktan sakınamayacaklarını, haksızlık etmeyi her zaman beceremeyeceklerini anlayınca kanunlar koymuşlar... Kanuna uygun olana da "doğru" demişlerdir. İşte doğruluğun kaynağı ve özü budur. Doğruluk, en kötü şeyle en iyi şeyin ortasında, yani haksızlık yapıp ceza görmekle, haksızlığa uğrayıp öç almanın ortasındadır. Platon "Devlet"
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Derler ki, tabiatta haksızlık etmek iyi, haksızlığa uğramak kötü bir şeydir. Haksızlığa uğrayanlar ise haksızlık edenlerden çok daha fazladır. İnsanlar, birbirlerine haksızlık ede ede haksızlığa uğraya uğraya, birinin tadını, ötekinin acısını duymuşlar. Haksızlığa uğramaktan sakınamayacaklarını, haksızlık etmeyi de her zaman beceremeyeceklerini anlayınca, bir anlaşmaya varmayı düşünmüşler, kanun koymuşlar, kimse haksızlık etmeyecek, haksızlığa uğramayacak diye. Kanunun buyurduğuna, kanuna uygun olana da doğru demişler. İşte doğruluğun kaynağı, özü budur. Doğruluk, en iyi şeyle en kötü şeyin ortasında, yani haksızlık edip ceza görmemekle, haksızlığa uğrayıp öç almamanın arasındadır. Bu iki şeyin arasında olan doğruluk iyi bir şeydir diye sevilmez: Ona değer verdiren, insanın hep haksızlık etmeye gücünün yetmemesidir. Gücü yetseydi, haksızlık etmeyi, haksızlığa uğramayı ortadan kaldırmak için kimseyle anlaşmaya kalkmazdı. Böyle yapması delilik olurdu.
Sayfa 43 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
127 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.