Mesnevi Tarzında Bir Denemem
Bütün dünya benim olsa gamım gitmez nedendir bu Ezelden gam turabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu Çıkmazdayım ben, iki durak arasında biri Hayy, diğeri Hu Ne mutlu ne güzel cikmazdir bu,biri Hayy digeri Hu ... Sevdam olmuş derya deniz ah etsem de geçmez ki bu Bu öfke Nedendir ,bu kin, bu Hırs nedir, İnsanların hali nedendir bu Görünen bir köydür bilmem hiç, kılavuz ister mi acaba bu Doğru söyleyeni sevmezler dokuz köyden kovarlar doğru mu Gittiğimizi yönü şaşırdık belli değil bilmem Batı mı, doğu mu Bir dost gönle girmek, bir arif eteğine tutunmak doğrusu bu KK
Kemal Kartal
Kemal Kartal
Ancak bu sevgi mi çocukluk mu? Daha doğrusu sevmek nedir, ben onu bilmiyorum!
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
Hayatın Anlamı
1.kısım Hayatın anlamı nedir?" sorusu hakiki bir soru mu yoksa yalnızca hakiki gibi görünen bir soru mudur? Tanrı, stratejik bir amaçla dünyayı yaratmış göksel bir mühendis değildir. O, dünyayı yalnızca kendi memnuniyeti ve yaratma hazzı uyarınca yaratmış bir sanatçıdır. Philosophical Investigations" gibi bir çalışmada
Fakat bu toplantının Urfa'da yapılacak olmasının ko-numuzu doğrudan ilgilendiren bir yanı var ki, o da, Urfa'nın Haçlı seferleri tarihinde çok özel bir yerinin bulunmasıdır. 1096 yılında başlayan ilk Haçlı seferi sırasında, Haçlılar, -Antakya'yı saymazsak- Anadolu'nun başka hiçbir yerinde tutunamamışlardır ama Urfa şehrini ele Hı-ristiyanların elinden Türk-Selçuklu Musul ve Halep Atabeki İmadüddin Zengi 1144 yılında kurtarmıştır. Son Haçlı Seferi-nin ilk karargahının da yine aynı yerde kurulacak olması acaba tesadüf mü? Hiç denir! geçirmişler (1098) ve burada Urfa Haçlı Kontluğunu kurmuşlardır. Urfa şehrini zannetmiyorum. Böyle bir toplantı için Urfa'dan daha uygun bir yer de herhalde düşünülemez-di. Eğer yer seçimini Vatikarı yaptı ise diyecek söz yok; ama eğer Gazeteciler ve Yazarlar (asıl işi şişirme şöhretlere ödül pazarlar) Vakfı yaptı ise doğrusu bravo! Kılavuzluk diye işte buna denir.
- NİSÂ SÛRESİ -
Hakikati bile bile İNKÂR ETTİKLERİ VE MERYEM gibi iffet timsali bir mü'mineyE, ağza alınmayacak ÇİRKİN BİR İFTİRA ATTIKLARI İÇİN, VE “BİZ, ALLAH'IN PEYGAMBERİ MERYEM OĞLU İSA MESİH'İ ÖLDÜRDÜK!” DEDİKLERİ İÇİN belalarını verdik! ASLINDA ONLAR, İSA'YI NE ÖLDÜREBİLDİLER, NE DE ÇARMIHA GERDİLER FAKAT İsa diye çarmıha gerdikleri, onu Romalılara ihbar edenden başkası değildi. Çünkü bu hâin, İsa(a)'a ve mü'minlere îlahi bir yardım ve mûcize eseri olarak, ONLARIN GÖZLERİNE İsa'ya BENZER GÖSTERİLDİ. Bu yüzden askerler İsa'yı değil, tıpatıp ona benzetilen bu adamı yakalayıp götürdüler. BU KONUDA farklı görüşler ileri sürerek TARTIŞMAYA GİRİŞENLER, aslında İSA'nın çarmıha gerilip gerilmediği KONUSUNDA HEP KUŞKU İÇİNDEYDİLER VE TAHMİNDEN ÖTE BİLDİKLERİ BİR ŞEY YOKTU. ONU ÖLDÜRDÜKLERİNDEN HİÇBİR ZAMAN EMİN OLAMAMIŞLARDI. HAYIR; DOĞRUSU ALLAH, ONU KENDİ KATINA YÜKSELTTİ. (156. - 157. - 158. Ayetler)
Reklam
"Allah asla çocuk edinmemiştir. O’nunla beraber başka bir tanrı da yoktur; aksi taktirde her tanrı kendi yarattıklarını alıp bir tarafa çekilir ve mutlaka o tanrılardan biri diğerine baskın gelmeye çalışırdı. Doğrusu Allah o müşriklerin yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir." Mü'minûn/91
Sayfa 366Kitabı okudu
Beni uygulamayla tanıştıran değerli insana teşekkür ediyorum :)
En büyük üzüntüm Etrafımdakilerin benden çok farklı olması,ortak sevdiğimiz film yok,kitap yok! Daha doğrusu kitap okumazlar,benide okuyamzlar,film izlemzler en sevdikleri film yok! ,olur mu öyle şey. Ama uygulamayı açıyorum benimle aynı kitabı okumuş,aynı satırların altını çizmiş binlerce kişi, beni anlıyorlar zannımca.kendimi özgürce ifade ediyorum. Mesafelerin pekte önemi yok.
Bir insan özellikle benim gibi bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu, ne zaman onun için yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçamayacağı bir yoğunluğa ulaşır? Bilmiyorum, insan kendisi için böyle bir durumda olduğunu söyleyebilir mi? Bilmiyorum. Büyük bir acı, belki bir aşk, belki de çok başka bir sarsıntı
İstanbul üzerine !
"Özerklik vermek, kombinasyonlar üretmek, mi?" Peki, nasıl gerçekleştirilecek bu, kim, nasıl yapacak? Kim dinleyecek, kim sözünü dinletecek, söyler misiniz? Nihayet, kim Türkiye'yi yönetecek, hangi gruplar, hangi güçler? Diğer Türklerden eğitim düzeyi daha yüksek olan İstanbul'da bile, bu "özerklikten" gerçekten bir
Sayfa 493 - 494, 495 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla
Alak Sûresi / 1-2.Ayet Yaratan Rabbinin adıyla (Rabbin adına sana okunan şekliyle) oku (ve bildir insanlara). Hz. Peygamber okuma yazma bilmemekle beraber, Arap müşriklerinde okuma yazma vardı. Hatta şiirlerindeki edebî sanat üst seviyede idi. Fakat öğrenimlerinin temelinde “Bismi’l-Lât ve’l-Uzzâ” gibi putlarını anma, onları yüceltme ve onlar
Cinselliğin biyolojik, simgesel ve atavist kökeni
Şöyle ki; çok çeşitli olağan ya da hastalıklı ruhsal oluşumların dışavurumlarında, bireysel ya da ortaklaşa ruhsal oluşumda balık simgesi, daha doğrusu suda duran ya da yüzen balığın temsil edilmesi, cinsel birleşmeyi dile getirdiği kadar ana vücudunun iç kısmını da temsil eder. Böylesine özellikle ilgi çekici bir gözlem sırasında fantastik şeyler aklıma geldi: Acaba bu simgede penisin dölyolundaki durumuyla, dölyatağındaki çocuk ve sudaki balık arasında salt dış benzerliklerinden başka, suda yaşayan omurgalı atalarımızla ilgili olarak, bilinçdışı soyoluşsal bir çeşit bilgi dile gelmiyor mu? Çünkü üniversitede öğrendiğimize göre; insan soyu gerçekte balıkla başlıyor ve tüm omurgalıların atası, ister istemez insanın da atası olarak şu ünlü “amphioxus lanceolatus*” onurlandırılıyor.
Sayfa 64
Kürk Tamircisi Yorgo ve Küçük Bir Olay
ama baksak ki birbirimize arada -yorulunca işten bakarız da- sanki herkes yeni bir haber getirmiş gibidir öyledir öyledir yüzlerimiz ona göre kesilmiş ona göre biçilmiştir çünkü insan yalnızken katettiği yollardan ne zaman geri dönse yeni bir haber getirir -doğrusu kentlerden kentlere mektuplar da böyle sessiz gider- ve dışardan biri geçse gözlerimiz ona dikilir çok görmüşümdür iş hanlarındaki terziler kapıları açık terziler de böyledir biri merdivenleri çıkmaya görsün o çıraklar kalfalar yok mu dişlerinde iğneler iplikler, başlarını kaldırıp hepsi birden göz kulak kesilirler.
336 syf.
8/10 puan verdi
·
17 günde okudu
Umuda giden yol
Ay Düşerken
Ay Düşerken
bu yazarın okuduğum ikinci kitabı.. İtiraf etmeliyim önceki eser
Kabuğunu Kıran İnci
Kabuğunu Kıran İnci
de harikaydı, ama bu kitap daha çok etkiledi beni... neden bilmiyorum.. Bir yol hikayesi aslında, bir kaçış ve de Ay Düşerken hep gece geçilmesi gidilmesi gereken yollar, daha çok. Belki bundan dolayı kitabın ismini böyle adlandırdığı yazar, daha doğrusu ben
Ay Düşerken
Ay DüşerkenNadia Hashimi · Lemur Yayınları · 2016158 okunma
...“İyi,anladık,ama son tahlilde kimdir bu adam,ahlaken nereye kondurulabilir?" diyebilecek olanlara da yanıtım şudur: Kendisinin bir kahraman olmadığı, erdem-li ve mükemmel bir insan olmadığı belli. Peki,neyin nesi? Bir alçak mi? Alçak? Iyi ama ille de böyle sert mi olmali insanlara karşı yargılarımız? Hem bilinmiyor mu ki bizde artık alçaklar falan yok, yalnızca iyi niyetli, sevimli insanlar var; herkesin içinde aşağılanan, yüzlerine tükürülen insanlar bile iki üçten fazla değildir, ki şimdi artık onlar bile erdemden söz eder oldular. Galiba en doğrusu ona “efendi” ya da "sahip" demek. Çünkü bütün suç sahiplenmede. Temiz bulunmayan işler hep sahip olma arzusundan kaynaklaniyor.Öte yandan böyle bir kişiliğin itici bir yanının olduğu da doğru. Hayatın içinde böyle biriyle karşılaşan okur, onunla tuz ekmek paylaşır,hatta hoşça zaman bile geçirir;ama aynı tip, bir romanın kahramanı olarak bir kitapta karşısına çıktığında ona yan gözle ve kuşkuyla bakar. Aklı başında bir insan kimseden nefret etmez, bunun yerine karşısındakini dikkatle inceler, tüm varlığını derinlemesine kavramaya çalışır. İnsanda her şey öyle büyük bir hızla değişir, dönüşür ki ne olduğunu anlamadan bir bakar, karşı konulmaz biçimde bütün yaşam özsuyunu emen bir kurt büyüyüvermiş içinde.Ve pek cok kez yalnızca büyük tutkular değil, değersiz,önemsiz şeylere karşı duyulan istekler bile, büyük tutkular için doğmuş bir insanda büyüyüp dal budak salarak ona en yüce, en kutsal yükümlülüklerini unutturacak bir güce ulaşabilir. Denizde kum, insanoğlunda tutku! Üstelik hiçbiri birbirine benzemez!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.