"Doğu Yakası" değil "Uçurum İnsanları"
"Elverişsizler ve gereksizler! Sanayi onlar için hiç tantana etmez. Çalıştıracak insan sıkıntısı yoktur ne de olsa. Rıhtım ahalisi giriş kapısında yığılıyor, ustabaşı kendilerini çağırmayınca da küfrederek gerisin geri dönüyorlar. İş sahibi mühendisler, yapacak hiçbir şey bulamayan mühendis kardeşlerine haftada altı şilin ödüyor; 514 bin tekstil işçisi, on beş yaşın altındaki çocukların istihdamını engelleyen yasaya karşı çıkıyor. Yeri doldurulması çok kolay kadınlar, günde on dört saat ter dökmenin karşılığında sadece on peni kazanıyor. Alfred Freeman işini kaybettiği için çamurlar içinde ölmeyi seçiyor. Ellen Hughes Hunt, Regent Kanalı’nı Islington Düşkünlerevi’ne tercih ediyor. Frank Cavilla, yiyecek ve barınak temin edemediği karısıyla çocuklarının boğazını kesiyor. Elverişsizler ve gereksizler! Toplumun mezbahasında ölen sefiller, hor görülenler, unutulmuşlar. Bir fahişelik nesli – erkeklerin, kadınların, çocukların, etin ve kanın, canın ve ruhun fahişeliği; kısacası emeğin fahişeliği. Uygarlığın insan için yapabildiği buysa, vahşi ve çıplak halimizi geri verin bize. Bu makinenin ve Uçurum’un insanları olmaktansa, ıssızlığın, çöllerin, yere çöküp oturduğumuz mağaraların insanları olmak evladır."
Sayfa 176 - İletişim
On
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, 7 Aralık 1936 günü sabah saat 10'da "Umumi Müfettişler Konferansı"nın açılış konuşmasını yapmıştı. Toplantıya, Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen, İkinci
Reklam
Uçurumun Kıyısındakiler
Emin olun ki, Londra'nun Dogu Yakasi'nda arkamda bıraktığım hayattan daha berbat, daha alçaltıcı, daha umutsuz, çekilmez derecede kasvetli ve sefìl hiçbir sey görmedim. Huxley
bordo siyah yayınları·Kitabı okudu
Diyeceğim, Endüstri gittikçe derinlere inmiş, gittikçe daha büyük ve yeraltı fabrikalarına yayılmış, zamanın gittikçe artan bir bölümünü orada geçirir olmuştu, ta ki sonunda!..Bugün bile kentin Doğu Yakası'ndan bir işçi dünyanın doğal yüzeyinden neredeyse kopartıldığı böyle yapay koşullarda yaşamıyor mu?
Adam her şeyden önce, karısı-nın derli toplu olmasını istiyordu. Düşkünlerevinin önündeki kuyrukta beklerken bile karısıyle gururlanıyor, kuyruktaki diğer talihsizlerin onu beğenmesini istiyordu. Ne ki hepsinden önemlisi, güçlü ve sarsılmaz bir sevgi duyuyordu karısına karşı. Çünkü erkek denen yaratık, sevip saymadığı bir kadının gü-zelliği, temizliğiyle uğraşıp böyle şeylere dair kafa yormaz pek. Üstelik böyle bir kadına sahip olduğu İçin gurur da duymaz.
Reklam
550 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.